Lovers who are truly in love do not write down their happiness.
- Gerçekten aşık olan sevgililer mutluluklarını yazmazlar.
I want each of you to take out a piece of paper and write down what happened.
- Her birinizin bir parça kağıt çıkarmasını ve ne olduğunu yazmasını istiyorum.
He showed me the manuscript of his new play.
- O, yeni oyununun el yazmasını bana gösterdi.
Tom quickly scanned the manuscript.
- Tom çabucak el yazmasına göz attı.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
Have you finished writing your composition?
- Kompozisyonunu yazmayı bitirdin mi?
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied?
- Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?
She is busy typing the reports.
- O, raporları yazmakla meşguldür.
Ann likes to write poems.
- Ann, şiir yazmayı sever.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Her job was to type all the letters.
- Onun görevi bütün mektupları yazmaktı.
How much money was saved in preparation for the summer vacation?
- Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
I went camping last summer.
- Geçen yaz kampa gittim.
That's the computer he used to write the article.
- O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
Don't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmayın.
You shouldn't write in library books.
- Kütüphane kitaplarına yazı yazmamalısın.
Photography is writing with light.
- Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
The goal of writing is to make others see.
- Yazı yazmanın amacı, başkalarını görmesini sağlamaktır.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
Jim wrote the letter for Betty.
- Jim, mektubu Betty'ye yazdı.
Today I watched a play of a script written by a friend.
- Bugün senaryosu bir arkadaş tarafından yazılmış bir oyun izledim.
He writes scripts for TV shows.
- O, TV gösterileri için senaryolar yazar.
Getting down will take three hours.
- Yazmak üç saat sürecek.
How long did it take you to write the letter?
- Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
- Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
She is engaged in writing letters.
- O, mektupları yazmakla meşguldü.
The true secret of writing a good letter is to write as if you were talking.
- İyi bir mektup yazmanın gerçek sırrı sanki konuşuyormuşsun gibi yazmaktır.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
I would like to write hundreds of words more to Tatoeba but I have to go back to my work.
- Tatoeba'ya daha yüzlerce kelime yazmak istiyorum, fakat işime dönmem lazım.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
I can write programs in Visual Basic.
- Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
- Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
She is writing a letter now.
- O şimdi bir mektup yazıyor.
I will prescribe a febrifuge to you.
- Size bir ateş düşürücü ilaç yazacağım.
The doctor prescribed medicine for the patient.
- Doktor hasta için ilaç yazdı.
I had written the letter when he came.
- O geldiğinde mektubu yazmıştım.
Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
Write down your name here.
- Adınızı buraya yazın.
Write down your date of birth here.
- Doğum tarihinizi buraya yazın.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Tom took out a pencil and started to write.
- Tom bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı.
Tom printed out the page.
- Tom sayfayı dışarı yazdırdı.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
It can be hard to find skilled employers in southeast of Turkey where the literacy rate is low.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
I like cold potato salad in the summertime.
- Yaz zamanı soğuk patates yemeyi severim.
How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.
- Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir.
You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard.
- Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.
Yuka types better than Alice.
- Yuka Alice'den daha iyi yazar.
I wanted to write myself a little note.
- Kendim küçük bir not yazmak istedim.
Tom has his notebook out and is ready to write.
- Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
This pen is very easy to write with.
- Bu dolma kalemle yazmak çok kolay.
I have no pen to write my letter with.
- Mektubumu yazmak için hiç kalemim yok.