- Definition of yakmak in Turkish English dictionary
- burn Dan threatened to burn the library. -Dan kütüphaneyi yakmakla tehdit etti. 
 Tom threatened to burn Mary's house down. -Tom Mary'nin evini yakmakla tehdit etti. 
 
- fire Tom chopped wood for the fire. -Tom yakmak için odun yardı. 
 Dan sprayed gasoline on himself and threatened to set himself on fire. -Dan kendine benzin fışkırttı ve kendini yakmakla tehdit etti. 
 
- lit 
- fuel 
- consume 
- gas Sami used gasoline to burn Layla's body. -Sami, Leyla'nın cesedini yakmak için benzin kullandı. 
 Dan sprayed gasoline on himself and threatened to set himself on fire. -Dan kendine benzin fışkırttı ve kendini yakmakla tehdit etti. 
 
- torrefy 
- torrify 
- combust 
- hurt Tom would never want to hurt you. -Tom asla senin canını yakmak istemezdi. 
 The last thing I'd ever want to do is hurt Tom. -Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır. 
 
- shoot 
-  (Gıda) overcook
- strike 
- set fire to 
- lunt 
- burn up 
- burn out 
- switch on 
- etch 
- anneal 
- kill 
- singe 
- ruin 
- scorch 
- cauterize 
- ignite 
- to burn, use (something) as fuel 
- to ruin (someone), cook (someone's) goose 
- light It is better to light a candle than to curse the darkness. -Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir. 
 
- (for chemicals, sun, wind, etc.) to burn; (for wool) to irritate (one's) skin 
- sear 
- bite 
- to inflame (someone) with love 
- light up 
- to light; to ignite; to set fire to, set (something) on fire 
- kindle 
- to shoot (someone) (with a gun). yakıp yıkmak to destroy utterly 
- flash 
- incinerate Fadil wanted to incinerate Layla's body. -Fadıl, Leyla'nın cesedini yakmak istedi. 
 
- to turn on, light (electric lights) 
- to scorch, sear, burn 
- scathe 
- set on fire 
- to burn (something) up, burn (something) down, burn 
- turn on 
- to burn; to fire, to set on fire; to burn, to scorch, to singe; to inflame; (ışık) to turn on; (kibrit) to strike; (sigorta) to blow; (motor, vb.) to blow sth out; (soğuk) to sting; to ruin; to shoot, to kill; to hurt; to cauterize; to consume 
- (ışık) put on 
- enkindle 
- put a light to 
- sting 
- blast 
- yakmak (soğuk)
- bite 
- yakmak (ölü vb)
- cremate 
- yakmak (ölüyü)
- cremate 
- yağ yakmak
- flatter 
- canını yakmak
- hurt The last thing I'd ever want to do is hurt Tom. -Yapmak istediğim son şey Tom'un canını yakmaktır. 
 Tom would never want to hurt you. -Tom asla senin canını yakmak istemezdi. 
 
- yak
-  {f} lit He lit another cigarette, but immediately put it out. -Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü. 
 Tom couldn't rule out the possibility that someone had lit his house on fire. -Tom birinin evini ateşte yakmış olması ihtimalini kabul edemedi. 
 
- abayı yakmak
- fall for 
- kına yakmak
- gloat 
- elektrik yakmak
- switch on 
- elektrik yakmak
- turn on 
- elektrik yakmak
- put on 
- odun yakmak
- light 
- sigara yakmak
- light 
- yak
- combust Pollutants like this derive mainly from the combustion of fuel in car engines. -Böyle kirleticiler çoğunlukla otomobil motorlarındaki yakıt tüketiminden kaynaklanmaktadır. 
 Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted. -Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı. 
 
- yakma
-  (Denizbilim) burner
- yakma
-  (Ticaret) forfeit
- yak
- sear The local police and the FBI formulated a search plan to capture the fugitives. -Yerel polis ve FBI kaçakları yakalamak için bir araştırma planı hazırladı. 
 
- yak
- burn out Violent fires soon burn out themselves. -Şiddetli yangınlar kısa sürede kendilerini tamamen yakarlar. 
 
- yak
-  {f} light The man lit a cigarette with a lighter. -Adam bir çakmakla bir sigara yaktı. 
 Switch on the light. I can't see anything. -Işığı yak. Bir şey göremiyorum. 
 
- yak
-  {f} kindling
- yak
- cremate She cremated him against his wishes. -Onun isteklerinin aksine o onu yakarak kül etti. 
 Tom's body will be cremated. -Tom'un vücudu yakılacak. 
 
- yak
- kindle The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs. -Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı. 
 
- yak
-  {f} lighted Tom lighted his candles. -Tom onun kandillerini yaktı. 
 Have you ever lighted a cigarette with a blowtorch? -Sen hiç bir pürmüzle sigara yaktın mı? 
 
- yak
- incinerate Fadil wanted to incinerate Layla's body. -Fadıl, Leyla'nın cesedini yakmak istedi. 
 
- yak
-  {f} burning Why are you burning these pictures? -Neden bu resimleri yakıyorsun? 
 The only way to lose weight is to create a caloric deficit by burning more calories than you eat. -Zayıflamanın tek yolu yediğinden daha fazla kalori yakarak bir kalori açığı oluşturmaktır. 
 
- yakma
- incineration 
- yakma
- calcination 
- yakma
- cautery 
- yakma
- firing 
- bina yakmak
- set the building on fire 
- bina yakmak
- burn down a building 
- kıçına kına yakmak
- henna to ass 
- ışığı yakmak
- Turn the light on 
- abayı yakmak
- (Konuşma Dili) to fall desperately in love, be infatuated (with) 
- abayı yakmak
- be struck on smb 
- abayı yakmak
- to fall in love (with sb) 
- abayı yakmak
- have a crush on smb 
- abayı yakmak
- fall in love 
- abayı yakmak
- be smitten with 
- ateş yakmak
- make a fire 
- ateş yakmak
- to make a fire, to light a fire 
- ateş yakmak
- to light a fire 
- ateşi yakmak
- lay the fire 
- ateşi yakmak
- make the fire 
- ateşi yakmak
- light the fire 
- ağıt yakmak
- to wail, lament for the dead 
- ağıt yakmak
- wail 
- ağıt yakmak
- lament 
- ağıt yakmak
- to lament, to wail for; to keen 
- ağıt yakmak
- elegize upon 
- ağıt yakmak
- keen 
- başını yakmak
- burn 
- başını yakmak
- to get sb into a lot of trouble 
- buhur yakmak
- cense 
- canını yakmak
- to hurt 
- canını yakmak
- sting 
- canını yakmak
- rend the heart 
- canını yakmak
- pain 
- canını yakmak
- scarify 
- ciğerini dağlamak/doğramak/ yakmak
- to disturb greatly, grieve 
- elektriği yakmak
- switch on 
- filmleri yakmak
- slang to spoil a scheme/plan 
- gemileri yakmak
- burn one's boats 
- genizini yakmak
- (for smoke, a pungent smell, etc.) to burn the back of one's throat 
- hafifçe yakmak
- singe 
- karina yakmak
- (gemi) bream 
- kına yakmak
- to apply henna 
- kına yakmak/koymak/sürmek/vurmak
- to henna 
- kınalar yakmak
- to gloat, to be overjoyed at sb's misfortune 
- kınalar yakmak
- to gloat, rejoice (over another's misfortune) 
- lamba yakmak
- turn on a lamp 
- lamba yakmak
- switch on a lamp 
- lamba yakmak
- light a lamp 
- linyit yakmak
- burn lignite 
- maşa varken elini yakmak
- to take chances, take a chance (when there is no need to do so) 
- mermi yakmak
-  (Avcılık) shot away the ammunition
- mum yakmak
- to light a votive candle 
- mum yakmak
- light a votie candle 
- nâra yakmak
- to make (someone) suffer; to bring suffering upon (oneself) 
- ok meydanında buhurdan yakmak
- 1. to try to heat a big place with something that is woefully inadequate to the task. 2. to try to accomplish something big with means that are pitifully inadequate 
- pire için yorgan yakmak
- to cut off one's nose to spite one's face 
- pire için/ye kızıp yorgan yakmak
- to cut off one's nose to spite one's face 
- sigaranın birini söndürmeden diğerini yakmak
- chain smoke 
- soğuk yakmak/- vurmak
- for the cold to injure (a plant) 
- sıcak su ile yakmak
- scald 
- tamamen yakmak
- burn out 
- türkü yakmak
- to write a folk song 
- tütsü yakmak
- incense 
- uçlarını yakmak
- (saç) singe 
- yak
- yak 
- yak
-  (Tabiat Doğa) (hayvan, Fam: öküzgiller) [syn.: yak, yaban sığırı, Tibet sığırı] yak
- yak
- zool. yak 
- yakma
- sting 
- yakma
- (kitap) auto da fe 
- yakma
- lighting 
- yakma
- cauterization 
- yakma
- burning In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house. -Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır. 
 Burning the trash so close to the house wasn't a good idea. -Çöpleri eve çok yakın yakmak iyi bir fikir değildi. 
 
- yeniden yakmak
- rekindle 
- yeşil ışık yakmak
- to give sb the come-on 
- yeşil ışık yakmak
- give smb. the go ahead 
- ölü yakmak
- cremate 
- ölüyü yakmak
- to cremate 
- ışıkı yakmak
- to turn on the light; to light the lamp, the candle, or the match