Nick hurried to catch the bus.
- Nick otobüsü yakalamak için acele etti.
I really had to run for it to catch the train.
- Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.
I ran as fast as possible to catch up with her.
- Onu yakalamak için mümkün olduğu kadar hızlı koştum.
She has to study hard and catch up with everybody in her class.
- Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
I have to catch up the lost time.
- Kayıp zamanı yakalamak zorundayız.
I ran as fast as possible to catch up with her.
- Onu yakalamak için mümkün olduğu kadar hızlı koştum.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
He put up his hand to catch the ball.
- Topu yakalamak için elini kaldırdı.
It is difficult to catch a rabbit by hand.
- Bir tavşanı elle yakalamak zordur.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
To be honest, we came to capture you.
- Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
We want to capture all the uniqueness of each language. And we as well want to capture their evolution through time.
- Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.
Nick hurried to catch the bus.
- Nick otobüsü yakalamak için acele etti.
He set a trap to catch the animal.
- Hayvanı yakalamak için bir tuzak kurdu.
We set a trap to catch a fox.
- Biz bir tilki yakalamak için bir tuzak kurduk.
I really had to run for it to catch the train.
- Ben treni yakalamak için gerçekten koşmak zorunda kaldım.
The traffic accident prevented me from catching the train.
- Trafik kazası treni yakalamamı engelledi.
Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill çok erken kalktı ve ilk treni yakaladı.
She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm.
- Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.
She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.
- O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak.
The man tried to catch hold of me by the collar.
- Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.
They would capture as many people as possible.
- Onlar mümkün olduğu kadar çok sayıda insan yakalardı.
We want to capture all the uniqueness of each language. And we as well want to capture their evolution through time.
- Biz her dilin tüm benzersizliğini yakalamak istiyoruz. Ve biz zaman içinde onların evrimini de yakalamak istiyoruz.
A fox is not caught twice in the same snare.
- Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.
A fox isn't caught twice in the same snare.
- Bir tilki aynı tuzakta iki kez yakalanmaz.
She has to study hard and catch up with everybody in her class.
- Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
We'll catch up later.
- Daha sonra yakalayacağız.
The robber was nabbed this morning.
- Soyguncu bu sabah yakalandı.
The traffic accident prevented me from catching the train.
- Trafik kazası treni yakalamamı engelledi.
Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases.
- Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.
The robber was nabbed this morning.
- Soyguncu bu sabah yakalandı.
I have created a perfect plan for capturing that crafty animal.
- O kurnaz hayvanı yakalamak için mükemmel bir planı oluşturdum.
He seized the pickpocket by the collar.
- Yankesiciyi yakasından yakaladı.
I grabbed the dog by its collar.
- Köpeği tasmasından yakaladım.
Tom was afraid of being captured by the enemy.
- Tom düşman tarafından yakalanmaktan korkuyordu.
The boy captured the bird with a net.
- Çocuk bir ağ ile kuşu yakaladı.
Where did you nail them?
- Onları nerede yakaladın?
I think you nailed it.
- Sanırım onu yakaladın.