Sadece seni ısıtmak istedim.
- I just wanted to warm you.
Kendimi ısıtmak istiyorum.
- I want to warm myself.
Yarıştan önce koşucular ısınmak zorundadır.
- Before the race, the runners have to warm up.
Penguenler ısınmak için bir araya toplanırlar.
- Penguins often huddle together to keep warm.
Evin içi hoş ve ılıktı.
- It was nice and warm inside the house.
Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.
- A warm, sunny day is ideal for a picnic.
Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
- It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
Bugün hava çok sıcak.
- It's very warm today.
Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
- The new president was a warm and friendly man.
O sıcak, samimi bir toplantı oldu.
- It was a warm, friendly meeting.
Sıcak tutan bir çift çorap giyiyorum.
- I'm wearing a warm pair of socks.
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
- You should put on a warm pair of socks.
Burada hava güzel ve sıcak.
- It's nice and warm in here.
Birdenbire, o güzel ve sıcak görünmeye başladı.
- Suddenly, it started to look almost nice and warm.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
- Tom is warm and generous.
Tom cana yakın bir adam.
- Tom is a warm-hearted man.
Tom oldukça cana yakın.
- Tom is quite warmhearted.
Tom ateşle kendisini ısıttı.
- Tom warmed himself by the fire.
Isıtmak için ellerine üfledi.
- She blew on her hands to warm them.
O, oğlunu içtenlikle kucakladı.
- He embraced his son warmly.
Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
- This family gave me a warm welcome.
Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.
- I found it fascinating what you were saying about global warming.
1920'li yıllarda Almanya'da enflasyon o kadar yüksekti ki, ısınmak için para yakmak sıradan bir durumdu.
- In 1920s inflation was so high in Germany, it was an ordinary case to burn money to keep warm.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.