Ben kendimi ateşte ısıttım.
- I warmed myself at the fire.
O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.
- He warmed himself with a pocket heater.
Kimin başkan olarak seçilmesi gerektiğine dair hararetli bir tartışma vardı.
- There was a heated argument as to who should be appointed chairman.
Onlar hararetli bir tartışmaya girdi.
- They entered into a heated discussion.
Isıtmak için parmaklarına üfledi.
- He blew on his fingers to make them warm.
Isıtmak için ellerime üfledim.
- I blew on my hands to warm them.
Penguenler ısınmak için bir araya toplanırlar.
- Penguins often huddle together to keep warm.
Isınmak için bir banyo yapsan iyi olur.
- You had better take a bath to get warm.
Evin içi hoş ve ılıktı.
- It was nice and warm inside the house.
Çorbamı ılık severim, sıcak değil.
- I like my soup to be warm, not hot.
Bugün hava çok sıcak.
- It's very warm today.
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- These flowers grow in warm countries.
Bir sürü samimi sözler söylendi.
- A lot of warm words were said.
Gerçekten Tom'un yeterince samimi olduğunu düşünüyor musun?
- Do you really think Tom is warm enough?
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
- You should put on a warm pair of socks.
Tom bazı sıcak tutan çoraplar giydi.
- Tom put on some warm socks.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Bugün güzel ve sıcak.
- It's nice and warm today.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
- Tom is warm and generous.
Tom cana yakın bir adam.
- Tom is a warm-hearted man.
Tom oldukça cana yakın.
- Tom is quite warmhearted.
Tom'un Mary ile ateşli bir tartışması vardı.
- Tom had a heated argument with Mary.
John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.
- Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
Tom akşam yemeği için bazı artan yemekleri ısıttı.
- Tom heated up some leftovers for dinner.
Su ısıtıldığında buharlaşır.
- Water evaporates when it is heated.
Tom ateşle kendisini ısıttı.
- Tom warmed himself by the fire.
Kendisini ateşle ısıttı.
- She warmed herself by the fire.
Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
- This family gave me a warm welcome.
İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
- Thank you for your warm words.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Bayanlar ve baylar, lütfen insanları küresel ısınmaya katkıda bulunmayı bırakmaları ve doğa dostu ekipmanlar kullanmaları için uyarın.
- Ladies and gentlemen, please notify the people to stop contributing to global warming and use nature-friendly equipment.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.
... Would you like your seat warmed? ...
... And I have to say, Jeff, you warmed them up very well. ...