İki insan birbirlerini mükemmel şekilde anlıyorlardı, ve birbirlerinin güçlü niteliklerine karşılıklı saygıları vardı.
 - The two men understood one another perfectly, and had a mutual respect for each other's strong qualities.
Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.
 - Everyone has both strong and weak points.
Rüzgar hâlâ sert esiyor.
 - The wind still blows strongly.
Dün sert rüzgarların yanı sıra, yoğun yağmur yağdı.
 - Not only were there strong winds yesterday, but also it rained heavily.
Mukavva, kağıttan daha mukavemetlidir.
 - Cardboard is stronger than paper.
Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
 - I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
Bu merdiven benim ağırlığımı taşıyacak kadar güçlü mü?
 - Is this ladder strong enough to bear my weight?
Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.
 - A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation.
Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
 - The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
Bu ipin yeterince sağlam olduğunu düşünüyor musun?
 - Do you think this rope is strong enough?
Karton, kağıttan daha sağlamdır.
 - Cardboard is stronger than paper.
O,İngilizceyi istikrarlı bir Alman aksanıyla konuşur.
 - He speaks English with a strong German accent.
İhracaatlar güçlüyken, ithalatlar istikrarlı kalırken ülkenin ticaret dengesi geçen yıl gelişti.
 - The nation's trade balance improved last year as exports were strong, while imports remained steady.
O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi.
 - He was honest, strong, and willing to make decisions.
O ürkek görünüyor, ama o aslında iradeli bir kişidir.
 - She seems timid, but she's actually a strong-willed person.
Tom güçlü iradelidir.
 - Tom is strong-willed.