muazzam

listen to the pronunciation of muazzam
Turkish - English
enormous

This slight improvement has to be set against an enormous increase in crime. - Bu ufacık gelişmenin yanında suç işlenmesindeki muazzam artış, muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır.

Sodas contain enormous amounts of sugar and calories. - Soda muazzam miktarda şeker ve kalori içerir.

tremendous

Tom pitched a tremendous game. - Tom muazzam bir oyun kurdu.

The rocket travels at a tremendous speed. - Roket muazzam bir hızda hareket eder.

grandiose
mighty

A mighty cheer burst from the crowd. - Kalabalıktan muazzam bir tezahürat patladı.

enormous, tremendous, prodigous, colossal, stupendous; strong, important
great

It wasn't all that great. - O kadar da muazzam değildi.

whacking
great, huge and imposing
colossal

That was a colossal waste of time. - O muazzam bir zaman kaybıydı.

fab
(Konuşma Dili) terrific, astounding; magnificent
magnifical
egregious
magnific
spanking
puissant
stupendous
immense

An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher. - Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.

The earthquake caused a tsunami of immense size. - Deprem muazzam büyüklükte bir tsunamiye neden oldu.

huge

She lost sight of her friend in the huge crowd. - Muazzam kalabalıkta arkadaşını gözden kaybetti.

I had a huge breakfast, so I'm not really very hungry now. - Muazzam bir kahvaltı yaptım, bu yüzden şimdi gerçekten çok aç değilim.

howling

The demon grabbed my sister and, with howling laughter, cast her into a bottomless pit. - Şeytan kız kardeşimi yakaladı ve, muazzam bir kahkahayla, onu dipsiz bir çukura fırlattı.

(Hukuk) mammoth
giant

This machine can dig giant holes. - Bu makine muazzam çukurlar kazabilir.

important
strong
voluminous
vast
monster
monument

An immense monument was erected in honor of the eminent philosopher. - Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.

royal
prodigious
titanic
untold
monumental
astronomical
swingeing
thundering
muazzam bir değişiklik
(Hukuk) substantial reform
muazzam şey
spanker
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Büyük, iri, cesim, mükerrem, mübeccel, koskoca
(Osmanlı Dönemi) fevkalâde büyük, iri, koskoca
Çok büyük, çok iri, koskoca, koskocaman
Çok büyük, çok iri, koskoca, koskocaman: "Muazzam, biraz da esrarlı, karanlık, eski bir konaktaydı."- H. E. Adıvar
Güçlü, önemli
Alışılmışın sınırlarını aşan
Güçlü, önemli: "Fakat muazzam hakikatlere karşı göz yumanlardan değilim."- A. Gündüz
muazzam
Favorites