Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

victory, success, triumph; position of first place; amount won, winnings

listen to the pronunciation of victory, success, triumph; position of first place; amount won, winnings
English - Turkish

Definition of victory, success, triumph; position of first place; amount won, winnings in English Turkish dictionary

win
{i} galibiyet

Tom galibiyet golünü attı. - Tom scored the winning goal.

Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler. - They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.

win
{i} zafer

Amerikalı generaller kolay bir zafer kazanabileceklerine inanıyorlardı. - American generals believed they could win an easy victory.

İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı. - British forces at this time were winning victories.

win
{i} kazanma

Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı? - Is there any possibility that he'll win the election?

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu. - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

win
{i} başarı

Her zaman başarılı olamazsın. - You win some, you lose some.

Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız. - I hope you will succeed in winning the prize.

win
{f} kazanmak; (yarışma veya başka bir uğraşı sonucunda) elde etmek: Who won the contest? Yarışmayı kim kazandı? Utku's won the
win
isabet etmek
win
kazamak
win
ulaşmayı başarmak
win
{f} kazan

Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı? - Is there any possibility that he'll win the election?

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu. - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

win
yengi
win
{f} galip gelmek
win
{f} kazanmak

Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı. - He didn't jump high enough to win a prize.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu. - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

win
win by a head yarışta bir at
win
{f} (won, --ning)
win
birinci gelmek
win
birinci gelme
win
gayesine erişmek
win
{f} ikna etmek
English - English
{i} win
victory, success, triumph; position of first place; amount won, winnings

    Hyphenation

    victory, success, triumph; po·si·tion of first place; a·mount won, winnings

    Pronunciation

Favorites