vesileyle

listen to the pronunciation of vesileyle
Turkish - English
take occasion
vesile
occasion

I've met him on several occasions. - Çeşitli vesilelerle onunla karşılaştım.

I hate his talking big on every occasion. - Onun her vesileyle büyük konuşmasından nefret ediyorum.

vesile
{i} means
bu vesileyle
by the way
vesile
means, cause; opportunity
bu vesileyle
(Kısaltma) btw
bu vesileyle
on the nature of
vesile
score
vesile
pretext
vesile
matter
bu vesileyle
(Hukuk) at this juncture, in this vein
vesile
opportunity; pretext
vesile
purchase
vesile
handle
vesile
peg
vesile
means, cause: bu vesileyle thus/as a result of this
vesile
opportunity (occasion)
Turkish - Turkish

Definition of vesileyle in Turkish Turkish dictionary

VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) (Vâsile) Bahane, sebeb
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Elverişli durum
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Fırsat
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Pâye, rütbe
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Kurbiyet
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Baba
VESİLE
(Hukuk) Yol, neden, vasıta, araç, bahane, fırsat
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Cennet'te bir menzil adı. El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor
VESİLE
(Osmanlı Dönemi) Vasıta. Yol
vesile
Sebep, bahane: "Arkadaşlar birer vesile ile dağıldılar ve beni Besim Beyle yalnız bıraktılar."- M. Ş. Esendal
vesile
(Osmanlı Dönemi) sebep, bahane, vasıta, fırsat
vesile
Sebep, bahane
vesile
Elverişli durum, fırsat: "Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile, kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti."- R. H. Karay
vesileyle
Favorites