Tom olağanüstü gücü olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary strength.
Tom olağanüstü bir kişidir.
- Tom is an extraordinary person.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Çoktan seçmeli testler sıradışı değildir.
- Multiple-choice tests are not uncommon.
Dünyada şişmanlığın nadir olduğu tek bölge Afrika'da Sahra çölünün güney kısmıdır.
- The only remaining region in the world where obesity is uncommon is sub-Saharan Africa.
Tom onun çok nadir olduğunu söyledi.
- Tom said that's very uncommon.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
A common remedy is uncommonly difficult to find.
Bald eagles are an uncommon sighting in this state.