Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
- Older people are often afraid of trying new things.
Tekrar denemenin faydası yok.
- It is no use trying again.
Ukrayna güvenlik güçleri bu iki önemli kenti birbirinden ayırmak amacıyla Donetsk ve Luhansk arasındaki kasaba ve köyleri işgal etmeye çalışıyorlar.
- The Ukrainian security forces are trying to occupy the towns and villages between Donetsk and Luhansk in order to cut off those two important cities from each other.
Tom Mary'nin ne söylemeye çalıştığını güçlükle işitebiliyordu.
- Tom could barely hear what Mary was trying to say.
Bu yazılımın nasıl çalıştığını anlamaya çalışmak sıkıcı.
- Trying to figure out how this software works is a pain in the neck.
Aynı anda konuşmaya çalışan bir grup genç kızdan daha can sıkıcı bir şey yok.
- There's nothing more annoying than a group of young girls all trying to talk at the same time.
Denemeye devam etmek zorundayım.
- I have to keep trying.
Tom'un ne söylemeye çalıştığını anlamak zordu.
- It was hard to figure out what Tom was trying to say.
Tıpkı senin gibi, bu sıkıntılı günlerde uyumadım.
- Just like you, I haven't slept in these trying days.
Denemek için bana uğra.
- Come on over to have a try.
Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
- Tom always wants to try something new.
Tom her zaman yeni bir şey denemek ister.
- Tom always wants to try something new.
Linux ücretsiz bir işletim sistemidir, denemelisiniz.
- Linux is a free operating system; you should try it.
Okulda daha fazla gayret etmek zorundayım.
- I have to try harder at school.
Bunu tekrar yapmaya çalışmak için zamanımı harcamak istemiyorum.
- I don't want to waste my time trying to do this again.
Böyle bir şeyi yapmaya çalışmak zaman israfıdır.
- Trying to do such a thing is a waste of time.
Şifrenizi geri alma girişiminiz başarılı değildir. Lütfen tekrar deneyin.
- Your attempt to retrieve your password was not successful. Please try again.
Sonunda Tom'u odasını temizlemeye ikna etmek için uğraşmaktan vazgeçtim.
- I finally stopped trying to persuade Tom to clean his room.
Ona uğraşmak anlamsız.
- It's nonsense to try that.
Onu geri getirmeye çalışmak aptalca olur.
- To try to bring it back would be foolish.
Ayılmaya çalışmak için yürüyüşe gittim.
- I went for a walk to try to sober up.
Daha kibar olmayı denemelisin.
- You should try to be more polite.
Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
- Older people are often afraid of trying new things.
İşe yarayan bir yöntem buluncaya kadar denemeye devam etmek zorundayız.
- We have to keep trying until we find a method that works.
Denemeye devam etmek zorundayım.
- I have to keep trying.
Ben çok sosyal değilim, ama bir çaba sarfetmeye çalışıyorum.
- I'm not very social, but I try to make an effort.
Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
Today I scored my first try.
Try this—you’ll love it.
I gave sushi a try but I didn’t like it.
You are trying too hard.
I'll come to dinner soon. I'm trying to beat this level first.
euery feend his busie paines applide, / To melt the golden metall, ready to be tride.
... all nations will have the right to peaceful nuclear power. So right now we're trying to ...
... is that I was trying to figure out ...