to weaken or impair, as health, spirit, or mind

listen to the pronunciation of to weaken or impair, as health, spirit, or mind
English - Turkish

Definition of to weaken or impair, as health, spirit, or mind in English Turkish dictionary

break
kırmak

Tom kapıyı kırmak için uğraşmaya başladı. - Tom began trying to break down the door.

Kilidi kırmakta zorlanmadım. - I had no difficulty breaking the lock.

break
mola

Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum. - I slept a little during lunch break because I was so tired.

Onlar şu anda bir mola veriyorlar. - They're having a break at the moment.

break
ortalık ağarmak
break
dağıtmak
break
(Bilgisayar) çık

Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım. - I went for a walk after breakfast.

O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı. - He took a walk before breakfast.

break
şafak atmak
break
yıkmak

Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir. - We must work hard to break down social barriers.

break
kırılma

Plastik kolayca kırılmaz. - Plastic does not break easily.

Herkesin bir kırılma noktası var. - Everybody has a breaking point.

break
çözmek
break
çatlatmak
break
kırma

Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi. - Peter didn't intend to break the vase.

Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol. - Please be careful not to break this vase.

break
dizginlemek
break
bitmek
break
açmak
break
değişiklik
break
kesme bitir/kes
break
{f} batmak
break
sona erdirmek
break
kes,v.kır: n.aralık
break
parçalamak

Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır. - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.

English - English
break
to weaken or impair, as health, spirit, or mind
Favorites