to take charge; to give guidance and instruction; to command; *

listen to the pronunciation of to take charge; to give guidance and instruction; to command; *
English - Turkish

Definition of to take charge; to give guidance and instruction; to command; * in English Turkish dictionary

direct
yöneltmek
direct
{f} yönlendirmek

Trafik ışıkları trafiği yönlendirmek için kullanılır. - Traffic lights are used to direct traffic.

direct
yönetmek

Sami bir film yönetmek istiyordu. - Sami wanted to direct a film.

direct
direkt

Bu Londra'ya giden direkt bir yoldur. - This is a direct road to London.

Tom'a direkt bir emir verdim ama umursamadı. - I gave Tom a direct order, but he ignored it.

direct
{f} idare etmek
direct
{s} kestirme

Tom'un kötü bir yön kestirme yeteneği var. - Tom has a poor sense of direction.

direct
adres yazmak gönderiye
direct
emretmek
direct
tereddütsüz
direct
yolu tarif etmek
direct
{f} komuta etmek
direct
{s} doğrudan doğruya

Bu cümleler doğrudan doğruya bağlantılı değildir. - These sentences are not directly linked.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir. - Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

direct
{f} direktif vermek
direct
doğrultmak
direct
{s} direkt, doğrudan, dolaysız
direct
{s} açık

İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli. - According to the manufacturer's directions, tires should be changed every 10 years.

Umarım yol tariflerim açıktı. - I hope my directions were clear.

direct
(sıfat) direkt, doğru, doğrudan doğruya; dolaysız; kestirme; açık; anlaşılır; dürüst; güneş çevresinde doğudan batıya dönen
direct
duraklamadan
English - English
direct
direct-
to take charge; to give guidance and instruction; to command; *
Favorites