Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
 - The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
 - The president was forced to return to Washington.
Ah! Tekrar unuttum! Bugün bir kitabı iade etmek için kütüphaneye gitmem gerekiyordu.
 - Ah! I forgot again! I was supposed to go to the library to return a book today!
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
 - I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
O onun aşkını geri çevirmedi.
 - He did not return her love.
Keşke Boston'a geri gelmeyi düşünsen.
 - I wish you'd consider coming back to Boston.
Geri gelmediğini düşündüm.
 - I thought you weren't coming back.
Tom karşılık olarak ne bekliyor?
 - What does Tom expect in return?
Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
 - What do I have to do in return?