türlü

listen to the pronunciation of türlü
Turkish - English
(güveçte) olla
variegated
hotchpotch
stew made of mixed vegetables
sort, kind, variety
varied

The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate. - Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.

various
mixed vegetables
hodge podge
various, diverse, assorted " muhtelif; meat and vegetable stew
olio
sundry
various, varied, diverse, multifarious
hodgepodge
assorted
(Gıda) lamb stew with vegetables
diverse
stew over
multifarious
stew
kinds

He comes into contact with all kinds of people. - Her türlü insanla bağlantı kurar.

The athlete excelled in all kinds of sports. - Atlet her türlü sporda yükseldi.

türlü türlü
diverse
türlü türlü
miscellaneous
türlü türlü
divers
türlü türlü
many kinds of
türlü türlü
manifold
türlü türlü
all sorts of, all manner of
türlü türlü
all sorts of, miscellaneous, manifold, sundry
türlü türlü
all sorts

All sorts of rumors were floating around about her. - Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.

bir türlü
in one way or another
bir türlü
just as bad
bir türlü
in no way
her türlü
every

Mary had every reason to be satisfied. - Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.

He had every reason for doing so. - Öyle yapmak için her türlü nedeni vardı.

bir türlü
somehow
her türlü
all kinds of

The athlete excelled in all kinds of sports. - Atlet her türlü sporda yükseldi.

He comes into contact with all kinds of people. - Her türlü insanla bağlantı kurar.

her türlü
whatever
Cahil ile çıkma yola getirir başına bin türlü bela
(Atasözü) Lack of experience invites trouble
Birleşmiş Milletler Her Türlü Irk Ayrımcılığının Kaldırılması Uluslararası Sözle
(Hukuk) United Nations International Convention on the Elimination of All Forms of Racial Discrimination
Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşme
(Hukuk) United Nations Convention on the Elimination of All of Forms Discrimination Against Women
başka türlü
other

I tried to convince Tom otherwise. - Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.

I could not have done otherwise. - Başka türlü yapamazdım.

başka türlü
else

Tom can't really do much else. - Tom gerçekten çok başka türlü yapamaz.

başka türlü
differently; otherwise
başka türlü göstermek
dissemble
envai türlü/çeşitli/çeşit
of various kinds
her türlü ev işi yapan kimse
bottle washer
her türlü kötülüğü yapmak
do one's worst
her türlü yola basvurarak geçinmek
live by one's wits
her türlü yürüyüşe alışkın
(at) thoroughpaced
her türlü çabayı sarfetmek
make every effort
her türlü çabayı sarfetmek
make every endeavor
kendini başka türlü göstermek
personate
kendini başka türlü tanıtma
personation
saçları iki türlü olmak
to get old
Turkish - Turkish
Herhangi bir yolda, herhangi bir biçimde
Herhangi bir yolda, herhangi bir biçimde: "Klasik şiirin yıkıldığından beri, şiiri, bin kişi bin türlü tarif ediyor."- Y. K. Beyatlı. Çeşitli sebzelerle pişirilen etli yemek
Çeşitli sebzelerle pişirilen etli yemek
Çeşit veya çeşitleri toplayan daha geniş bir bölüm
Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif
Çok çeşitli özellikleri olan, çeşit çeşit, muhtelif. Çeşit veya çeşitleri toplayan daha geniş bir bölüm
çeşit
tür
(Osmanlı Dönemi) FENN
türlü türlü
Çeşit çeşit
bin türlü
Birbirinden çok farklı biçimde, çok değişik biçimde
bin türlü
Birbirinden çok farklı, çok değişik
türlü
Favorites