Definition of tür'a in Turkish English dictionary
- tür
- Type
Marriage is a type of human rights violation.
- Evlilik bir tür insan hakları ihlalidir.
I don't like this type of house.
- Bu tür evi sevmiyorum.
- tür
- kind
What kind of music do you like?
- Ne tür müzik seversin?
He likes all kinds of sports.
- Sporun her türünü sever.
- tür
- sort
What sort of person would do that kind of thing?
- O tür şeyi ne tip insan yapardı?
What sort of things do you do on weekends?
- Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
- tür
- species
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
- Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
- Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
- tür
- breed
- tür
- variety
Apocryphal stories are the most fun variety of bullshit.
- Uydurma hikayeler en eğlenceli saçmalık türüdür.
- tür
- nature
There were no temples or shrines among us save those of nature.
- Bizim aramızda doğayla ilgili olanlar hariç tapınaklar ve türbeler yoktu, .
- tür
- (Gıda) sp
- tür
- (Bilgisayar) as
- tür
- (Dilbilim,İnşaat) version
Turkish distinguishes between dotted and dotless Is. There are capital and lowercase versions of both.
- Türkçe noktalı ve noktasız I arasında ayrım yapıyor. Her ikisinin de büyük ve küçük versiyonları var.
- tür
- (Aydınlatma) hue
- tür
- form
All forms of life have an instinctive urge to survive.
- Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.
There are several kinds of cloud formations.
- Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.
- tür
- order
Turkish has a different word order.
- Türkçe'nin farklı bir sözcük sırası var.
I ordered a Turkish grammar yesterday.
- Dün bir Türkçe gramer sipariş ettim.
- tür
- category
- tür
- stamp
- tür
- (Ticaret) lot
Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
- Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
This sort of work calls for a lot of patience.
- Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- tür
- (Ticaret) line
- tür ekle
- (Bilgisayar) add type
- tür uzayı
- (Aydınlatma) colour space
- tür
- sort of
What sort of things do you do on weekends?
- Hafta sonlarında ne tür şeyler yaparsınız?
What sort of person would do that kind of thing?
- O tür şeyi ne tip insan yapardı?
- tür
- type, kind
- tür ayrımcılığı
- Speciesism
- tür
- ilk
- tür
- race
- tür
- genus
- tür
- persuasion
- tür
- class
She can play all kinds of instruments, classical or folk.
- O klasik ya da folk, her türlü enstrümanı çalabilir.
I don't accept any kind of comment during my class.
- Dersim sırasında herhangi türde yorum kabul etmiyorum.
- tür
- strain
France has banned a strain of genetically modified maize.
- Fransa, genetiği değiştirilmiş bir mısır türünü yasakladı.
- tür
- (Hukuk) modality
- tür
- (Botanik) , (Zooloji) species
- tür
- kind, sort, type, description; species
- tür
- kind, sort, type
- tür
- stripe
- tür 88
- (Bilgisayar) type 88
- tür kitaplığı
- (Bilgisayar) type library
- tür kodu
- (Bilgisayar,Teknik) class code
- tür: avı
- (Bilgisayar) type: avi
- bir tür elma
- russet
- alt tür
- (Bilgisayar) subtype
- alt tür
- (Gıda) ssp
- alt tür
- (Denizbilim) subspecies
- alt-tür
- (Jeoloji) subspecies
- aynı tür
- same kind
- baskın (tür)
- (Denizbilim) dominant
- baskın tür
- (Biyoloji) dominant species
- bir tür
- (Havacılık) perspex
- bir tür akbaba
- buzzard
- bir tür akbaba
- turkey buzzard
- bir tür keklik
- grouse
- bir tür midye
- cockle
- bir tür sosis
- (Gıda) frankfurter
- bir tür yorgan
- puff
- bir tür şahin
- (Hayvan Bilim, Zooloji) buzzard
- bozuk tür
- (Bilgisayar) bad type
- bu tür
- such
Such secrets are always eventually revealed.
- Bu tür sırlar her zaman sonunda ortaya çıkar.
It's my business to investigate such things.
- Bu tür şeyleri araştırmak benim işim.
- geçersiz tür
- (Bilgisayar) invalid type
- her tür
- gamut of
- istilacı tür
- (Denizbilim) invasive species
- süper tür
- (Denizbilim) superspecies
- yeni tür
- (Bilgisayar) new type
- çok sayıda tür
- (Bilgisayar) multiple types
- Ağ şeklinde dokunmuş bir tür sentetik kumaş
- powermesh
- eskiden dokunan bir tür kalın ve pamuklu bez
- thick and a type of woven cotton cloth used to
- hindistan'a özgü bir tür pide
- A species native to India pita
- ispanyollara özgü, hareketli bir tür dans
- Hispanic-specific, a kind of moving dance
- ne tür
- what kind of
ne tür müzikleri seversin?.
What kind of play is it?
- O, ne tür bir oyundur?
Talking of music, what kind of music do you like?
- Müzikten bahsetmişken, ne tür müzik seversiniz?
- paltoya benzer bir tür üstlük
- Coat top of a similar type
- sacda pişirilen bir tür uzun pide
- a type of flat bread baked in long hair
- Birim Tür Kodu Sarfiyat Faktörleri Dosyaı
- (Askeri) Unit Type Code Consumption Factors File
- aberant tür
- (Denizbilim) aberrant species
- ana grafik tür
- (Bilgisayar) main chart type
- aynı tür
- all of a piece
- bağımlı tür
- (Denizbilim) dependent species
- bilinmeyen tür
- (Bilgisayar) unknown type
- bir tür
- somewhat
- bir tür akasya
- wattle
- bir tür araba
- Gladstone
- bir tür arpa
- pot barley
- bir tür at
- garron
- bir tür at
- garran
- bir tür ağaçkakan
- spider catcher
- bir tür balık
- bream
- bir tür balık
- dollarfish
- bir tür balık ağı
- flue
- bir tür balık ağı
- trammel
- bir tür bilardo
- snooker pool
- bir tür bilardo
- snooker
- bir tür bitki
- shepherd's-purse
- bir tür bitki
- dragonhead
- bir tür boya
- tempera
- bir tür deniz kuşu
- auk
- bir tür deniz salyangozu
- triton
- bir tür dilbalığı
- lemon sole
- bir tür doğan
- harrier
- bir tür elma
- juneating
- bir tür elma
- jenneting
- bir tür evcil güvercin
- runt
- bir tür fasulye
- gram
- bir tür fasulye
- flageolet
- bir tür fıtık
- (Tıp) inguinal hernia
- bir tür grafik eğrisi
- ogive
- bir tür hafif bira
- lager beer
- bir tür hukşat
- (Spor) sky-hook
- bir tür inek
- Guernsey
- bir tür iskambil oyunu
- piquet
- bir tür iskambil oyunu
- cribbage
- bir tür içecek
- decocta
- bir tür içki
- flip
- bir tür kaplumbağa
- gopher
- bir tür karanfil
- clove pink
- bir tür karanfil
- campion
- bir tür kasket
- newsboy cap
- bir tür kene
- (Biyoloji) acaridae
- bir tür kertenkele
- gecko
- bir tür kremalı pasta
- charlotte russe
- bir tür kriket oyunu
- tip and run
- bir tür kulübe
- penty
- bir tür kumaş
- moreen
- bir tür kumaş
- chambray
- bir tür kuvars
- sardius
- bir tür kuvars
- sard
- bir tür kuş
- dollarbird
- bir tür köpek
- Welsh corgy
- bir tür lahana
- cole
- bir tür lahana
- collard
- bir tür muz
- plantain
- bir tür okaliptüs
- wandoo
- bir tür oyuncak
- skipjack
- bir tür palmiye
- areca
- bir tür palto
- wraprascal
- bir tür pervane
- death's head
- bir tür pide
- pikelet
- bir tür poker
- draw poker
- bir tür puro
- cheroot
- bir tür rock müzik
- heavy metal
- bir tür som balığı
- sewin
- bir tür susam
- orris
- bir tür suyosunu
- kelp
- bir tür söğüt
- lamb's tails
- bir tür sürahi
- flagon
- bir tür tavuk
- orpington
- bir tür tenya
- (Biyoloji) taeniarhynchus
- bir tür tonbalığı
- skipjack
- bir tür top oyunu
- pushball
- bir tür turta
- divinity
- bir tür turta
- divinity fudge
- bir tür uçak
- autogiro
- bir tür zinkon
- jacinth
- bir tür şahin
- hen hawk
- bir tür şalgam
- rutabaga
- bir tür şapka
- (Argo) kangol
- birinci tür hata
- (Bilgisayar) error of first kind
- bu botun ne tür navigasyon aletleri var
- What sort of navigation equipment does the boat have
- bu tür
- of that ilk
- coğrafi tür
- (Biyoloji) geographical form
- dayanıklı bir tür elma
- rennet
- dağ göllerinde yaşayan bir tür alabalık
- char
- değişik tür
- diversity
This forest is full of diversity.
- Bu orman değişik türlerle doludur.
- dikenli bir tür iri vatoz
- (Hayvan Bilim, Zooloji) stingray
- emir-komuta kontrol birliği (Tür I, II ve III)
- (Askeri) orderwire control unit (Types I, II, and III)
- eski bir tür silah
- arquebus
- gizli tür
- (Denizbilim) latent species
- gözetleyiciye haber; görev tür emri
- (Askeri) message to observer; mission type order
- göçmen tür
- (Denizbilim) fugitive species
- hedefdışı tür
- (Denizbilim) non-target species
- hep aynı tür rolleri vermek
- typecast
- her tür
- every kind of
The United States is a paradise for almost every kind of sports, thanks to its wonderfully varied climate.
- Harika değişik iklimleri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri, hemen hemen her türlü spor için bir cennettir.
Tom goes jogging in every kind of weather.
- Tom her türlü havada koşmaya gider.
- her tür
- all sorts of
Modern society is overflowing with all sorts of information.
- Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
All sorts of rumors rose about her past.
- Onun geçmişi hakkında her türlü söylenti yükseldi.
- her tür haslık
- allround fastness
- her tür kazı
- unclassified excavation
- indikatör tür
- (Denizbilim) characteristic species
- iri bir tür terriyer
- Airedale
- içten düğmeli bir tür palto
- chesterfield
- kalın bir tür kumaş
- covert
- kalın bir tür matbaa harfi
- clarendon
- kokulu bir tür yumuşak ağaç
- camphorwood
- kuvarslı bir tür kaya
- chert
- küçük bir tür deniz salyangozu
- periwinkle
- kızılcık benzeri bir tür ağaç
- dogwood
- morina benzeri bir tür balık
- pollack
- morinaya benzer bir tür balık
- Pollock
- mutant tür
- (Biyoloji) mutant species
- müzikal tür
- musical genre
- nakli tür
- (Denizbilim) transplanted species
- nakli tür
- (Denizbilim) transferred species
- ne tür benzin kullanıyor
- What kind of fuel does it take
- ne tür yapı oyuncaklarınız var
- What type of building kits do you have
- ne tür yürüteçleriniz var
- What type of walkers do you have
- ne tür zeka oyunlarınız var
- What type of brain teasers do you have
- ne tür çıngırdaklarınız var
- What type of rattles do you have
- ne tür şaraplarınız var
- What kind of wine do you have
- nesli tükenmiş tür
- (Jeoloji) extinct species
- pcmcıa tür ı
- (Bilgisayar) pcmcia type i
- pcmcıa tür ıı
- (Bilgisayar) pcmcia type ii
- pcmcıa tür ııı
- (Bilgisayar) pcmcia type iii
- program tür no
- (Bilgisayar) program type id
- rom ile yapılan bir tür içki
- blackstrap
- sarı renkli bir tür mantar
- chanterelle
- sigortanız bu tür bir tedaviyi karşılamıyor
- Your insurance doesn't cover such a treatment
- suda yaşayan bir tür omurgasız hayvan
- polyzoon
- süslü tür
- (Denizbilim) ornamental species
- tahsis edilmemiş tür
- (Denizbilim) non-allocated species
- tatlı bir tür bira
- mum
- temel tür yok
- (Bilgisayar) no base type
- tropik bir tür afrika ağacı
- shea
- yerleşik tür
- (Denizbilim) settled species
- yunus ailesinden bir tür balık
- porpoise
- çikolatalı bir tür kek
- devil's food cake
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyemia
- çıbanlara neden olan bir tür kan zehirlenmesi
- pyaemia [Brit.]
- üye tür no
- (Bilgisayar) member type id
- şaraplı bir tür koktely
- cobbler