O, ayakkabılara çok para harcar.
- She spends a lot of money on shoes.
O, zamanının çoğunluğunu çocuklarına bakarak harcar.
- She spends a majority of her time taking care of her children.
İnsanların yeni mallara harcamak için daha fazla parası vardı.
- People had more money to spend on new goods.
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Para harcamak beni mutlu etmez ama bir şeyler almak eder.
- Spending money doesn't make me happy, but buying things does.
Tom kaç para harcamak zorunda olduğumuzu tam olarak bilmeli.
- Tom should know exactly how much money we have to spend.
Şu çift güzel lokantalarda yemek yerken oldukça az para harcar.
- That couple spends quite a bit of money eating at nice restaurants.
Eğer zayıflamak istiyorsan bir günü yemeksiz geçir.
- If you want to lose weight, spend a day without meals.
Seninle biraz zaman geçirmek istiyorum.
- I want to spend some time with you.
Hayatımı seninle geçirmek istiyorum.
- I want to spend my life with you.
Küçük kozmetik detaylar hakkında endişelenerek zaman kaybetmektense web sitemiz için içerik yaratarak zamanımızı harcamalıyız.
- We should spend our time creating content for our website rather than wasting time worrying about minor cosmetic details.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
I’m sorry boss, but the advertising spend exceeded the budget again this month.
Mam, can I have my spends early this week?.
... And the average American probably spends almost 50 ...
... of The Final Solution, who spends the 1930s pretending, ...