Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
 - To take something too far.
O mükemmel olmaktan uzaktır.
 - He is far from perfect.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
 - Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Bir şey alamayacak kadar çok uzak.
 - To take something too far.
Tom ne kadar uzağa gittiğini görmek için kilometre sayacını kontrol etti.
 - Tom checked his odometer to see how far he'd driven.
Biz dinlenmeden daha uzağa gidemeyiz.
 - We cannot go any farther without a rest.
Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.
 - Its modernization was far beyond my expectations.
Söz konusu sorular ekonominin çok ötesine geçiyor.
 - The questions involved go far beyond economics.
Tom bizden uzakta olmayan kirasız küçük bir evde yaşıyordu.
 - Tom was living rent-free in a small house not too far from us.
Tom karısı Mary ile birlikte Boston'dan çok uzakta olmayan bir çiftlikte yaşıyor.
 - Tom lives on a farm with his wife, Mary, not too far from Boston.
Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
 - Far from eye far from heart.