silâhsız

listen to the pronunciation of silâhsız
Turkish - English
unarmed

Pirates made unarmed merchant ships prey. - Korsanlar silahsız ticaret gemilerini av yaptı.

The soldier disdained shooting an unarmed enemy. - Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.

weaponless
barehanded
barehanded
unarmed

Pirates made unarmed merchant ships prey. - Korsanlar silahsız ticaret gemilerini av yaptı.

The soldier disdained shooting an unarmed enemy. - Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.

gunless
naked
silâh
weapon

China is working to modernize its weapons program. - Çin, silah programını modernleştirmek için çalışıyor.

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

silâh
gun

He keeps this gun loaded. - O, bu silahı yüklü bulundurur.

Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town. - Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.

silâhsız bırakmak
disarm
silâhsız tatbikat
dry run
silâh
arm

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

The troops had plenty of arms. - Askerlerin bol miktarda silahları vardı.

silâh
arms

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

silah
(Askeri) armour
silah
armor
silah
weaponry

Let there be an end to wars and weaponry. - Savaşlara ve silahlara bir son verelim.

silah
weapon

He used his umbrella as a weapon. - O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.

The fingerprints left on the weapon match the suspect's. - Silahta kalan parmak izleri şüphelininki ile uyuşuyor.

silah
arming

People have started arming themselves. - Millet silahlanmaya başladı.

silah
arm

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Tom did time for armed robbery. - Tom silahlı soygun için cezasını doldurdu.

silah
gunshots
silah
gun point
silah
weapon, arm
silah
firearm

I don't have a firearm. - Bir ateşli silahım yok.

The government has been reconsidering its firearms exportation. - Hükümet ateşli silah ihracatını yeniden ele almaktadır.

silah
{i} hardware
silâh
gat

Tom held the hostages at gunpoint while Mary gathered the cash. - Tom, Mary parayı toplarken rehineleri silahla tuttu.

Turkish - Turkish
Silahı olmayan
Silah
yarak
Silah
algu
Silâh
cebe
Silâh
(Osmanlı Dönemi) ZİKE
Silâh
(Osmanlı Dönemi) HAŞHAŞA
Silâh
(Osmanlı Dönemi) VİZR
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç: "Bir maddi menfaate dayanmayan meselelerde rica ve niyaz en kuvvetli bir silahtır."- R. N. Güntekin
silah
Bir konuda etkili nesne, etken araç
silah
Savunmak veya saldırmak için kullanılan, başvurulan her şey
silah
Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç
English - Turkish

Definition of silâhsız in English Turkish dictionary

silah
(Silahlar) bir silah ateşlendiğinde bir yanık kokusu varsa size kimyalsal madde yayar