The nurse has given Tom a sedative.
- Hemşire, Tom'a sakinleştirici verdi.
The doctor gave Tom a sedative.
- Doktor Tom'a sakinleştirici verdi.
Did you give her the tranquilizer?
- Ona sakinleştirici verdin mi?
Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
Would you like a tranquilizer?
- Bir sakinleştirici ister misiniz?
I would like to live in the quiet country.
- Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
I never dreamed of there being such a quiet place.
- Ben böylesine sakin bir yer olduğunu asla hayal etmedim.
Many Boston residents oppose the mayor's plan.
- Birçok Boston sakini belediye başkanının planına karşı çıkıyor.
For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money.
- Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.
In situations like these, it's best to remain calm.
- Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
I was as cool as a cucumber.
- Ben son derece sakindim.
Tom tried to act cool.
- Tom sakin davranmaya çalıştı.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
- Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
The wind calmed down in the evening.
- Rüzgar akşam sakinleşti.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
Take it easy. I can assure you that chances are in your favor.
- Sakin olun. Ben fırsatların sizin lehinize olduğunu size temin ederim.
Take it easy! Don't be so nervous.
- Sakin ol! O kadar gergin olma!
Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
- O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
This is a placid and cozy place.
- Burası sakin ve sıcak bir yer.
At night, this street is very peaceful.
- Geceleyin bu sokak çok sakindir.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
Tom sat very still on the couch.
- Tom kanepede çok sakin oturdu.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
They have him sedated.
- Onlar onu sakinleştirdiler.
They have Tom sedated.
- Onlar Tom'u sakinleştirdiler.
Tom and Mary enjoyed a quiet moment together.
- Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.