Don't use all the hot water.
- Sıcak suyun tümünü kullanma.
In the summer it's very hot in southern Spain.
- Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.
The warmth after the chills intoxicated us.
- Titremelerden sonraki sıcaklık bizi mest etti.
There was a large stove that gave lovely warmth and coziness.
- Güzel sıcaklık ve rahatlık veren büyük bir soba vardı.
Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
- Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
Man's skin is very sensitive to temperature changes.
- İnsan cildi sıcaklık değişikliklerine karşı çok duyarlıdır.
It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?
- Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı?
It's very warm today.
- Bugün hava çok sıcak.
Tom says he can't even work in this heat.
- Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.
The heat kept me awake all night.
- Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu.
It was very sultry that night.
- O gece hava çok sıcak ve nemliydi.
Tom passed out from the heat.
- Tom sıcaktan bayıldı.
Tom almost passed out from the heat.
- Tom sıcaklıktan dolayı neredeyse bayılacaktı.
It will become much warmer in March.
- Mart ayında hava daha da sıcak olacak.
I'll postpone my trip to Scotland until it's warmer.
- Havalar daha sıcak oluncaya kadar seyahatimi erteleyeceğim.
Tom is friendly to everyone.
- Tom herkese karşı sıcak.
The new president was a warm and friendly man.
- Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
It was so hot in Australia yesterday that Tom managed to fry an egg on a shovel.
- Dün Avustralya'da hava o kadar sıcaktı ki Tom küreğin üstünde bir yumurta kızartmayı başardı.
There's nothing like a good hot bath.
- İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.
Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak su ile doldurdu.