Tomorrow I have an oral test.
- Yarın bir sözlü sınavım var.
She had an oral examination in English.
- Onun İngilizce sözlü sınavı vardı.
They verbally abused Tom.
- Onlar sözlü olarak Tom'u taciz ettiler.
However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
- Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
She had an oral examination in English.
- Onun İngilizce sözlü sınavı vardı.
He took an oral examination.
- O, bir sözlü sınava girdi.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
I could not believe his statement.
- Ben onun sözüne inanamadım.
I'm going to ascertain the truth of his statement.
- Onun sözünün aslını araştıracağım.
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Your stomach won't be full from promises.
- Miden sözlerden dolu olmayacaktır.
A lot of English words are derived from Latin.
- Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
Impossible is not a French word.
- Impossible Fransızca bir sözcük değildir.
They verbally abused me.
- Onlar beni sözlü olarak taciz ettiler.
They verbally abused her.
- Onlar onu sözlü olarak taciz ettiler.
Tom was quite frank about it.
- Tom o konuda çok açık sözlüydü.
He is an extremely frank person.
- O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
I'll look up the expression in the dictionary.
- Ben ifadeye sözlükte bakacağım.
Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary.
- Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.
Tom is very outspoken, isn't he?
- Tom çok açık sözlü, değil mi?
She's an outspoken person.
- O açık sözlü bir kişi.
Unfortunately, I had another commitment.
- Ne yazık ki başka sözüm vardı.
Unfortunately, I have a commitment.
- Ne yazık ki bir sözüm var.
Gentlemen, allow me to say a few words in greeting.
- Baylar, karşılamada birkaç söz söylemem için bana izin verin.
I have to check and see what the contract says.
- Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
Tom left without saying a word.
- Tom bir söz söylemeden ayrıldı.
As the saying goes: Speech is silver, silence is gold.
- Atasözünde dendiği gibi; söz gümüşse, sükut altındır.
The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year.
- Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.
Tom pledged his continued support.
- Tom destek vermeye devam etmeye söz verdi.
My remarks were not aimed at you.
- Sözlerim size yönelik değildi.
She seems to have taken my remark as an insult.
- Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.
The term hutong, originally meaning water well, came from the Mongolian language about 700 years ago.
- Orijinalde su kuyusu anlamına gelen hutong sözcüğü, Moğol dilinden yaklaşık 700 yıl önce gelmiştir.
The union and the company have come to terms on a new contract.
- Sendika ve şirket yeni bir sözleşme üzerinde anlaşma sağladılar.
Let's find sentences with new vocabulary on this topic, add them to the following list: _____; and translate them.
- Haydi bu konuda yeni sözcük haznesiyle cümleler bulun, yandaki _____ listesine onları ekleyin; ve çevirin.
Tom really likes this sentence.
- Tom bu sözü gerçekten seviyor.
Mary becomes angry when Tom mentions her weight.
- Mary, Tom onun ağırlığından söz ettiği zaman sinirlenir.
Nobody mentions my country.
- Hiç kimse ülkemden söz etmiyor.
Tom should've been truthful.
- Tom doğru sözlü olmalıydı.
Tom wasn't very truthful.
- Tom çok doğru sözlü değildi.
He is usually straightforward and sincere and thereby gains the confidence of those who meet him.
- O genellikle doğru sözlü ve içten ve bu sebeple onunla tanışanların güvenini kazanır.
Tom has broken our engagement.
- Tom sözleşmemizi bozdu.
I'm sorry, but I have a prior engagement.
- Üzgünüm, fakat önceden verilmiş sözüm var.
Many things are easy to talk about, but difficult to actually carry out.
- Pek çok şey sözde kolaydır, fakat gerçekleştirmesi aslında zordur.
Don't interrupt me while I am talking.
- Konuşurken sözümü kesme.
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
The media got wind of a rumor about his engagement and came quickly.
- Medyanın onun sözleşmesi ile ilgili bir söylenti rüzgarı vardı ve hızlı geldi.