O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.
- As he grew excited, he spoke more and more rapidly.
O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
- He has made rapid progress in English.
Babaannenin ani ölümünden sonra, büyükbaba hızla yaşlanmaya başladı.
- After Grandma's sudden death, Grandpa began to age rapidly.
Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
- My wishes for your father's rapid recovery.
Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
- The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
Bir bilgisayar çok seri şekilde hesaplayabilir.
- A computer can calculate very rapidly.
Spiker hızla konuşabilir.
- The announcer can talk rapidly.
Elektronik ticaret hızla yayılmaya başladı.
- Electronic commerce began to spread rapidly.
The attorney peppered him with rapid fire questions, barely giving him time to reply.
... about in a very rapid way. ...
... compensates for the increase in the death rate. So that’s why we have rapid population ...