Not all Americans shared Wilson's opinion.
 - Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.
Let's agree to share in the profits.
 - Karı paylaşmada anlaşalım.
I don't mind sharing my table.
 - Ben benim masamı paylaşmayı kafama takmam.
Everyone should discover for themselves the happiness of sharing.
 - Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.
For the time being, I must share this room with my friend.
 - Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.
Germany shares a border with France.
 - Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
He had to share the hotel room with a stranger.
 - Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.
Do you want to share my dessert with me?
 - Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
 - Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
I shared my room with sysko.
 - Ben odamı sysko ile paylaştım.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
 - Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
I'm sharing my flat with my brother.
 - Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.
We're sharing your work.
 - Biz işini paylaşıyoruz.
I share the room with my sister.
 - Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
 - Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.