Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
 - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
 - They could not agree on some parts of it.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
 - They debated other parts of the proposal.
Parti Mac tarafından organize edildi.
 - The party was organized by Mac.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
 - Both parties opposed war.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
 - Tom admitted that it was partially his fault.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
 - I partly agree with you.
Yarın akşam bir partimiz var.
 - We have a party tomorrow evening.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Görevimi yapmayı planlıyorum.
 - I plan on doing my part.
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
 - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
 - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
 - No one was in a hurry to leave the party.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
 - I have no idea why you want to part with that.