partly, somewhat

listen to the pronunciation of partly, somewhat
Английский Язык - Турецкий язык

Определение partly, somewhat в Английский Язык Турецкий язык словарь

part
parça

Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir. - This factory manufactures automobile parts.

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

part
kısım

Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı. - They could not agree on some parts of it.

Bu teori üç kısımdan oluşur. - This theory consists of three parts.

part
taraf

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim. - I intend to take my position as a third party.

Onların tarafında bir hataydı. - It was a mistake on their part.

part
kısmen

Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor. - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.

Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti. - Tom admitted that it was partially his fault.

part
yarı

Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır. - Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.

Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim. - I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.

part
ekseriya
part
görev

Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum. - I try to do my part to help the community.

Görevimi yapmayı planlıyorum. - I plan on doing my part.

part
yan

Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum. - I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.

Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi? - Who was at the party beside Jack and Mary?

part
{f} ayır

Parti için sandalyeler ayırtıldı. - The seats were reserved for the party.

İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler. - After ten years as business partners, they decided to part ways.

part
fasıl
part
ayrılmak

Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi. - The day came at last when he had to part from her.

Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu. - No one was in a hurry to leave the party.

part
{f} parçalanmak, ayrılmak; bölünmek
part
{f} tarakla ayırmak
part
(ial) parça (lı), kısmi
part
(fiil) ayırmak, tarakla ayırmak, ayrılmak, kopmak, elden çıkarmak
part
{i} parça, bölüm, kısım
part
{i} katkı. z. kısmen
part
{i} hisse, pay
Английский Язык - Английский Язык
{s} part
partly, somewhat
Избранное