Definition of mücâdele in Turkish English dictionary
- struggle 
The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
 - İki taraf, sıcak yaz güneşinde saatlerce mücadele ettiler.
The lion struggled to get out of his cage.
 - Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.
 - fight 
Let's fight to the last.
 - Sonuna kadar mücadele edelim.
Doctors suggest drugs to fight diseases.
 - Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
 - struggle 
That fight seemed like a life-or-death struggle.
 - Bu savaş, bir yaşam ya da ölüm mücadelesi gibi görünüyordu.
After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
 - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
 - fight 
He believed that blacks could win their fight for equal rights without violence.
 - O, siyahların şiddet olmaksızın eşit haklar için mücadelelerini kazanabileceklerine inanıyordu.
George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
 - George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
 - fray 
 - tug 
 - combat 
Our ancestors developed massive jaws as a result of constant combat.
 - Atalarımız sürekli mücadele sonucunda büyük çeneler geliştirdiler.
We should play a more active role in combating global warming.
 - Küresel ısınmayla mücadelede daha aktif bir rol oynamalıyız.
 - warfare 
 - struggle, strife, contention, fight, battle, contest, crusade, combat 
 - hassle 
 - war 
This politician proposed a green tax to fight global warming.
 - Bu politikacı küresel ısınmayla mücadele için yeşil vergi önerdi.
The war would be fought to the end.
 - Sonuna kadar mücadeleye devam edilecekti.
 - scramble 
 - wrestle 
Tom wrestled with Mary.
 - Tom, Mary ile mücadele etti.
 - battle 
Greenpeace is fighting an uphill battle to save the environment.
 - Greenpeace çevreyi korumak için büyük bir mücadele veriyor.
We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
 - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
 - tug of war 
 - fighting 
George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
 - George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
I intend on fighting till the end.
 - Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
 - contest 
 - tussle 
 - campaign 
Eisenhower had campaigned to end the war.
 - Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
Truman campaigned until Election Day.
 - Truman seçim gününe kadar mücadele etti.
 - race 
He competes in ski races.
 - O, kayak yarışlarında mücadele ediyor.
 - wrestling 
 - striving 
 - disputing 
 - crusade 
 - battle 
Tom passed away last winter after a long battle with Alzheimer's disease.
 - Alzheimer hastalığı ile uzun bir mücadeleden sonra Tom geçen kış vefat etti.
The boy battled against a serious illness.
 - Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.
 - combat 
Our ancestors developed massive jaws as a result of constant combat.
 - Atalarımız sürekli mücadele sonucunda büyük çeneler geliştirdiler.
We should play a more active role in combating global warming.
 - Küresel ısınmayla mücadelede daha aktif bir rol oynamalıyız.
 - war 
Eisenhower had campaigned to end the war.
 - Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
We can say that Japan was fighting a constant battle against hunger during the war.
 - Japonyanın savaş sırasında açlığa karşı sürekli bir mücadele verdiğini söyleyebiliriz.
 - contestation 
 - fighting 
George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
 - George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
I intend on fighting till the end.
 - Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
 - contest 
 - warfare 
 - hassle 
 - tug-of-war 
 - to struggle 
 - struggle of 
 - contention 
 - broil 
 - opposition 
 - dispute 
 - mücâdele etmek
 - struggle 
Why do I always need to struggle with such problems?
 - Neden her zaman bu tür sorunlarla mücadele etmek gerekiyor?
During the time period known as Paleolithic, man had to struggle for his survival.
 - Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.
 - mücadele etmek
 -  (Hukuk) overcome
 - mücadele etmek
 - to struggle, to fight, to combat, to crusade, to battle 
 - mücâdele etmek
 - wrestle 
 - mücâdele etmek
 - compete 
 - mücadele içinde
 - in struggle 
 - mücadele vermek
 - scramble 
 - mücadele etmek
 - to fight, struggle, or contend (with) 
 - mücâdele alanı
 - arena 
 - mücâdele alanı
 - cockpit 
 - mücâdele eden
 - warring 
 - mücâdele eden kimse
 - contender 
 - mücâdele etmek
 - strive 
 - mücâdele etmek
 - buffet 
 - mücâdele etmek
 - combat 
 - mücâdele etmek
 - tussle 
 - mücâdele etmek
 - war 
 - mücâdele etmek
 - be up against 
 - mücâdele etmek
 - be at war with 
 - mücâdele etmek
 - fight 
She didn't want to fight no more.
 - Artık mücadele etmek istemiyordu.
Doctors suggest drugs to fight diseases.
 - Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
 - mücâdele etmek
 - agonize 
 - mücâdele etmek
 - fight a battle 
 - mücâdele etmek
 - battle 
 - mücâdele etmek
 - crusade 
 - mücâdele veren kimse
 - campaigner 
 - mücâdele vermek
 - scramble 
 - mücâdele vermek
 - campaign 
 - terörle mücadele
 -  (Hukuk) fight against terrorism
 - birbiriyle mücadele etmek
 - clash 
 - milli mücadele
 -  (Politika, Siyaset) national struggle
 - milli mücadele
 -  (Politika, Siyaset) war of independence
 - zorlu mücadele
 - uphill battle 
 - hastalıkla mücadele etmek
 - fight against a disease 
 - hukukî mücadele
 - Legal struggle 
 - terörle mücadele
 - War on terror(ism) 
 - şek şüphe etmek. mücadele etmek
 - shape to doubt. to fight 
 - Avrupa Sahtekârlıkla Mücadele Ofisi
 -  (Hukuk) European Anti-fraud Office (OLAF)
 - Avrupa Yolsuzlukla Mücadele Ofisi
 -  (Hukuk) European Anti-fraud Office (OLAF)
 - Milli Uyuşturucu İle Mücadele Politikası Teşkilatı
 -  (Askeri) Office of National Drug Control Policy
 - Terörizmle Mücadele Hazırlık Girişimi Fonu
 -  (Askeri) Combatting Terrorism Readiness Initiative Fund
 - Terörle Mücadele Analiz Ofisi; toplam su akıntısı
 -  (Askeri) Office for Counterterrorism Analysis (DIA); total water current
 - Uluslar Arası (Suçla Mücadele) Kriminal Polis Teşkilatı
 -  (Askeri) International Criminal Police Organization
 - Uluslar Arası Kriminal (Suçla Mücadele) Polis Teşkilatı, Birleşik Devletler Ulus
 -  (Askeri) International Criminal Police Organization, United States National Central Bureau (DOJ)
 - Uluslararası Açlıkla Mücadele Hareketi
 -  (Askeri) Action Internationale Contre La Faim (International Action Against Hunger)
 - Uyuşturucu İle Mücadele Milli Muhabere Ana Planı
 -  (Askeri) National Telecommunications Master Plan for Drug Enforcement
 - bilgisayar ağ savunması; uyuşturucu maddeyle mücadele kısmı
 -  (Askeri) computer network defense; counternarcotics division
 - birbiriyle mücadele eden
 - waging 
 - harekat için uyuşturucu ilaç ile mücadele istihbarat hazırlığı
 -  (Askeri) counterdrug intelligence preparation for operations
 - hastalıklarla mücadele
 -  (Hukuk) combat diseases
 - hileye karşı mücadele
 -  (Hukuk) anti-fraud capacity
 - kanal işaretleyicisi; uyuşturucu ilaç ile mücadele
 -  (Askeri) channel designator; counterdrug
 - milli Mücadele
 - the Turkish National Struggle for Independence (1919-1922) 
 - muhabere terminali; kontrol telemetrisi; teröre karşı koyma / terörle mücadele
 -  (Askeri) communications terminal; control telemetry; counterterrorism
 - tek başına mücadele etmek
 - play a lone hand 
 - terörizmle mücadele; common battery terminal
 -  (Askeri) combatting terrorism; common battery terminal
 - uluslararası harp uyuşturucuyla mücadele analizi
 -  (Askeri) transnational warfare counterdrug analysis
 - uyuşturucu ilaç ile mücadele destek bürosu
 -  (Askeri) counterdrug support office
 - uyuşturucu ilaç ile mücadele güncellemesi
 -  (Askeri) counterdrug update
 - uyuşturucu ilaç ile mücadele harekat merkezi
 -  (Askeri) counterdrug operations center
 - uyuşturucu ilaç ile mücadele harekatı
 -  (Askeri) counterdrug operations
 - uyuşturucu maddeyle mücadele
 -  (Askeri) counternarcotic
 - uyuşturucuyla mücadele ağı
 -  (Askeri) anti-drug network
 - uyuşturucuyla mücadele bölge analiz timi
 -  (Askeri) regional counterdrug analysis team
 - uyuşturucuyla mücadele destek programı (FAA)
 -  (Askeri) drug investigation support program (FAA)
 - uyuşturucuyla mücadele harekatları merkezi
 -  (Askeri) drug interdiction operations center
 - uğrunda mücadele vermek
 - champion 
 - yük aktarma boşluğu (USA); teröre karşı koyma / terörle mücadele merkezi
 -  (Askeri) cargo transfer company (USA); counterterrorist center
 - önlemek için mücadele etmek
 - fightback 
 - ırkçılıkla mücadele komitesi
 - (ıng.) race relations board 
 - şiddetli mücadele
 - warm work