Tom annesine göz kulak olmak zorunda.
 - Tom has to look after his mother.
Sen yokken evine göz kulak olmak için elimden geleni yapacağım.
 - I'll try my best to look after your house while you're away.
Çocuklara bakmak zorunda kaldım.
 - I had to look after the children.
Tom Mary'ye bakmak zorundaydı.
 - Tom had to look after Mary.
Yarın köpeğime bakar mısın lütfen?
 - Would you please look after my dog tomorrow?
Zaman zaman çocuklara bakmalısın.
 - You should look after the children from time to time.
Onu itinayla ambulansa kaldırdılar.
 - They lifted him carefully into the ambulance.
Her zaman çocuklarına özen gösterir.
 - She always takes care of her children.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
 - I gave my carefully prepared speech.
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
 - My mother is carefree, cheerful and good-natured.
Tom mutlu ve kaygısızdı.
 - Tom was happy and carefree.
O, babasının ölümünden sonra işle ilgilendi.
 - He took care of the business after his father's death.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
 - You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
 - Cares and worries were pervasive in her mind.
Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.
 - I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
 - I wonder if you have ever really cared for me.
He asked me to look after his daughter while he was away.
... girl that we have to look after, and ...