Efsaneye göre bu ormanda bir zamanlar hayalatler varmış, o yüzden de insanlar girmezlermiş.
- According to legend, those woods used to be haunted, so people would avoid entering.
Japonya'da birçok efsane vardır.
- There are a lot of legends in Japan.
Bacaklarım acıyor çünkü bugün çok yürüdüm.
- My legs hurt because I walked a lot today.
Molada bacaklarımı germek için kalktım.
- During the intermission I got up to stretch my legs.
Tom bu arazinin yasal sahibidir.
- Tom is the legal owner of this piece of land.
Bir kira sözleşmesi, ev sahibi ve kiracıları arasında yasal olarak bağlayıcı bir belgedir.
- A tenancy agreement is a legally binding document between a landlord and their tenant.
Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
- They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
Onun uzun kolları ve bacakları var.
- She has long arms and legs.
O, tüm ayak işlerini yaptı.
- He did all the legwork.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Dan won't be able to come to the party, since he broke his leg last week and is now on crutches.
... You've got a leg up on a lot of folks. ...