How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Explain it once more, Jerry.
- Onu bir kez daha açıkla, Jerry.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
When he was a student, he went to the disco only once.
- Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
I don't know if we can help Tom this time.
- Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
This time I'll try it.
- Bu kez onu deneyeceğim.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
Let's try once again.
- Bir kez daha deneyelim.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
I'm only going to ask you this one time, Tom.
- Ben bunu sana sadece bir kez soracağım, Tom.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
I know that it is highly unlikely that you'd ever want to go out with me, but I still need to ask at least once.
- Benimle çıkmak isteyeceğinizin pek olası olmadığını biliyorum fakat hâlâ en azından bir kez sormalıyım.
We go to the theater once every two weeks.
- Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
I'll say it one more time.
- Bir kez daha söyleyeceğim.
If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
- Ben bir kez daha hava yoluyla gidersem uçakta beş kez uçmuş olurum.
Tom has been arrested several times.
- Tom birçok kez tutuklandı.
The two sides clashed several times.
- İki taraf birçok kez çatışmaya girdi.
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
I want to win for once.
- Bir kez kazanmak istiyorum.
Why can't you be nice to me for once?
- Neden bir kez olsun bana karşı kibar olamıyorsun?
He looked back at us many times and walked away.
- O birçok kez bize doğru baktı ve uzaklaştı.
I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
I've been to Kyoto two times.
- Kyoto'da iki kez bulundum.
Although I had taken two pills two times, my headache did not go away.
- İki kez iki hap almama rağmen, baş ağrım hâlâ geçmedi.
Shelly's really filled out since the last time I saw her.
- Onu son kez gördüğümden beri Shelly gerçekten büyümüş.
He has done better than last time.
- O, son kez yaptığından daha iyi yaptı.
On June 21st, 1974, José had breakfast with Liliana for the last time.
- 21 Haziran, 1974'te Jose son kez Liliana ile birlikte kahvaltı yaptı.
I saw her for the last time.
- Ben onu son kez gördüm.
She doesn't like the way he orders Kerry around either. 'Kez'll make ya one,' he'd said automatically when Madeline said she'd love a nice cup of tea.