How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Please say it once more.
- Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
Try doing it once more.
- Onu bir kez daha yapmayı dene.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
When he was a student, he went to the disco only once.
- Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
I don't know if we can help Tom this time.
- Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
This time is going to be different.
- Bu kez farklı olacak.
You are entitled to try once again.
- Bir kez daha deneme hakkın var.
Let's try once again.
- Bir kez daha deneyelim.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
I've been to Canada one time.
- Kanada'da bir kez bulundum.
I have been to Kyoto one time.
- Bir kez Kyoto'da bulundum.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
- Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
Stir once every fifteen minutes.
- Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
They go to watch a play once every month.
- Onlar her ay bir kez maç izlemeye giderler.
Let's try one more time.
- Bir kez daha deneyelim.
Read it one more time, please.
- Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
Tom has been arrested several times.
- Tom birçok kez tutuklandı.
The telephone rang several times.
- Telefon birçok kez çaldı.
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
Tom's a first-time offender.
- Tom bir ilk kez yakalanan.
I saw Yoshida for the first time in five years.
- Ben, beş yıl içinde, ilk kez Yoshida ile görüştüm.
He went to Paris for the first time.
- Paris'e ilk kez gitti.
I want to win for once.
- Bir kez kazanmak istiyorum.
For once in my life, I'd like to do something right.
- Hayatımda bir kez, doğru bir şey yapmak istiyorum.
I've seen Tom on TV many times.
- Tom'u TV'de birçok kez gördüm.
We have been to Tokyo many times.
- Biz birçok kez Tokyo'da bulunduk.
Tom has done that plenty of times.
- Tom onu birçok kez yaptı.
That's happened to me plenty of times.
- Bu birçok kez başıma geldi.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
I have attempted suicide two times.
- Ben iki kez intihar girişiminde bulundum.
Although I had taken two pills two times, my headache did not go away.
- İki kez iki hap almama rağmen, baş ağrım hâlâ geçmedi.
I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
I don't remember the last time I climbed a tree.
- Son kez bir ağaca ne zaman tırmandığımı hatırlamıyorum.
I saw her for the last time.
- Ben onu son kez gördüm.
On June 21st, 1974, José had breakfast with Liliana for the last time.
- 21 Haziran, 1974'te Jose son kez Liliana ile birlikte kahvaltı yaptı.
She doesn't like the way he orders Kerry around either. 'Kez'll make ya one,' he'd said automatically when Madeline said she'd love a nice cup of tea.