Tom'un sürekli tartışması onun sınıf arkadaşlarından bazılarını kızdırmaktadır. Fakat, sınıfın çoğu onu görmezden gelmeyi henüz öğrendi.
- Tom's constant arguing irritates some of his classmates. However, most of the class has just learned to ignore him.
Tom sadece Mary'yi kızdırmak için gömleğini kasıtlı olarak ters giydi.
- Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary.
Onun sürekli şikâyet konuşması beni sinirlendirdi.
- Her constant complaining speech irritated me.
Onun konuşma şekli bizi sinirlendiriyor.
- Her way of speaking irritates us.
Tom bir tartışmada her zaman son söze sahip olduğu için sinir bozucudur.
- Tom is irritating because he always has to have the last word in any argument.
Bir hata yaptığında onu asla kabul etmeyeceği için Tom birlikte çalışmak için sinir bozucu bir kişi.
- Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
Tom öfkeli görünüyordu.
- Tom looked irritated.
Tom gerçekten tedirgindi.
- Tom was really irritated.
Tom Mary'nin tedirgin olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was irritated.
Tom her zaman kendi metoduna sahip olduğu için sinir bozucudur.
- Tom is irritating because he always has to have his own way.
Bir hata yaptığında onu asla kabul etmeyeceği için Tom birlikte çalışmak için sinir bozucu bir kişi.
- Tom's an irritating person to work with because he'll never admit it when he's made a mistake.
Tom sinirlendirilmemeye çalıştı.
- Tom tried not to be irritated.
Onun kararsızlığı tarafından sinirlendirildim.
- I was irritated by his indecision.
Tom onun ne kadar rahatsız edici olduğunun farkında değil.
- Tom isn't aware of how irritating he is.
Rahatsız edici, değil mi?
- Irritating, isn't it?