O oraya bizzat gitti.
- He went there in person.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Sen en iyisi git ona şahsen teşekkür et.
- You had better go and thank her in person.
Tom bize şahsen geleceğini söyledi.
- Tom told us that he'd come in person.
Tom'u şahsen tanırım.
- I know Tom personally.
Tom'u şahsen tanımıyorum.
- I don't know Tom personally.
Bunu kişisel olarak alma, Tom.
- Don't take it personally, Tom.
Tom onu kişisel olarak almadı.
- Tom didn't take it personally.
Tom'la bizzat konuşabilip konuşamayacağımı merak ediyorum.
- I wonder if I might speak to Tom personally.
Ben sadece bizzat öldürdüğüm ve parçaladığım hayvanlardan et yerim.
- I only eat meat from animals that I have personally killed and butchered.
Have you ever seen a celebrity in person?.
... And maybe one person, maybe nobody's left watching ...
... There is no way that one person can navigate all of ...