Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Tom Mary'ye şahsen teşekkür etmek istedi.
- Tom wanted to thank Mary in person.
Senin adına birini göndermek yerine, sen gitsen ve şahsen konuşsan daha iyi olur.
- Instead of sending somebody on your behalf, you had better go and speak in person.
Tom'u şahsen tanırım.
- I know Tom personally.
Şahsen ben kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.
- I tell you that I am personally against abortion.
Onu kişisel olarak almayın.
- Don't take it personally.
Bunu kişisel olarak alma, Tom.
- Don't take it personally, Tom.
Tom beni bizzat davet etti.
- Tom invited me personally.
Tom'la bizzat konuşabilip konuşamayacağımı merak ediyorum.
- I wonder if I might speak to Tom personally.
Have you ever seen a celebrity in person?.
... now a new person, and I'm going to be the queen I know ...
... Is the person wearing jewelry? ...