Onun sözleri tamamen anlamsızdı.
 - Her words were completely meaningless.
Tamamen işine dalmıştı.
 - He was completely absorbed in his work.
Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir.
 - The procedure must be executed correctly and completely.
O onun niçin kızdığını tam olarak anlamadı.
 - He completely failed to understand why she got angry.
Tam olarak emin değilim.
 - I'm not completely sure.
Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.
 - I'm totally and completely in love with you.
Ben bunu bütünüyle onaylıyorum.
 - I completely approve of this.
Ben bütünüyle ciddiyim.
 - I'm completely serious.
Biz düpedüz gafil avlandık.
 - We were completely taken by surprise.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
 - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu.
 - My uncle has completely recovered from his illness.