ilişkisiz

listen to the pronunciation of ilişkisiz
Turkish - English
unallied
unrelated to, unconnected with
unrelated, unconnected
out of touch with, not in contact with; (someone) who has no dealings with; detached
unbound
unconnected
ilişki
relation

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

ilişki
relationship

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

I think you're reading too much into John's relationship with Jane. - Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.

ilişki
connection

Mary has a strong connection with nature. - Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.

Tom has a strong connection with nature. - Tom, doğa ile güçlü bir ilişkiye sahiptir.

ilişki
{i} daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

ilişki
{i} association

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

ilişki
{i} involvement
ilişki
concerned
ilişki
{i} affair

Hope, not fear, is the creative principle in human affairs. - Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.

His business affairs are in good shape. - Onun iş ilişkileri iyi durumda.

ilişki
{i} reference
ilişki
{i} noose
ilişki
{i} affinity
ilişki
{i} relevance
ilişki
liaison
ilişki
dependence
ilişki
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

ilişki
bearing
ilişki
intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

ilişki
correlation

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

No correlation was found. - Hiçbir ilişki bulunmadı.

ilişki
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

ilişki
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

ilişki
relation , association
ilişki
it
ilişki
interrelation
ilişki
dealing

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

Did Tom ever have any dealings with Mary? - Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?

ilişki
gallantry
ilişki
connexion
ilişki
contact, communication
ilişki
commerce
ilişki
relation; connection, contact; intercourse
ilişki
sexual intercourse

Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom. - Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

ilişki
affaire
ilişki
copulation
ilişki
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

ilişki
bond
ilişki
relation, connection; relationship
ilişki
(Hukuk) contact, relation, relationship
ilişki
dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

ilişki
{i} truck
ilişki
footing
ilişki
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} regard

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

ilişki
{i} relevancy
İlişki
assocation
Turkish - Turkish
İlişkisi olmayan
ilişki
Bağlantı, temas
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
ilişki
nerbut
İlişki
takanak
ilişkisiz
Favorites