I am married and have two children.
- Evliyim ve iki çocuğum var.
I bought two dozen pencils.
- İki düzine kalem satın aldım.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
You two make a nice couple.
- Siz ikiniz çok güzel bir çiftsiniz.
I left him a couple messages.
- Ona iki mesaj bıraktım.
See you in a couple of minutes.
- İki dakika içinde görüşürüz.
He's only a couple of years older than me.
- O benden yalnızca iki yaş büyük.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary are both pretty ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary ikisi de çok hırslı, değil mi?
Half of his class can write with both hands; they're ambidextrous.
- Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Hold the vase with both hands.
- Vazoyu iki elinle tut.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
I'd like to book a double room.
- İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
The only room available is a double.
- Mevcut tek oda iki kişiliktir.
Because Tom is two-faced, it's better to be careful.
- Tom iki yüzlü olduğu için dikkatli olmak daha iyi.
I hate two-faced communities.
- İki yüzlü topluluklardan nefret ederim.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Twice two is equal to four.
- İki kere iki dört eder.
Tom shot Mary twice in the leg.
- Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.
He married twice and had more than 20 children.
- İki kez evlendi ve yirmiden fazla çocuğu oldu.
The committee meets twice a month.
- Komite ayda iki kez toplanır.
He has made the same mistake twice.
- İki defa aynı hatayı yaptı.
You don't have to tell Tom twice to do something.
- Bir şeyi yapmak için Tom'a iki defa söylemek zorunda değilsin.
We stayed in London for a fortnight.
- Londra'da iki hafta kaldık.
I was on holiday for a fortnight.
- İki haftadır tatildeydim.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
This tunnel is twice as long as that one.
- Bu tünel onun iki katı kadar uzundur.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
- Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
A space is missing before the colon.
- İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
- Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
They need to eat double that amount.
- O miktarın iki katını yemeliler.
Both sides had to compromise with each other.
- Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.
Losses were heavy on both sides.
- Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
- Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
I know I'm a hypocrite.
- Bir iki yüzlü olduğumu biliyorum.
He is such a hypocrite.
- O böyle bir iki yüzlü.
She owns two thousand books.
- Onun iki bin kitabı var.
I paid two thousand yen for the book.
- Kitap için iki bin yen ödedim.
I'm pretty sure Tom's bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.
Being bilingual is the norm.
- İki dilli olmak normdur.
Hypocrisy is everywhere.
- İki yüzlülük her yerde.
Politics is hypocrisy.
- Politika iki yüzlülüktür.
I take a bath every other day.
- İki günde bir banyo yaparım.
I go for a walk every other day.
- İki günde bir yürüyüşe giderim.
Tom was very hypocritical.
- Tom çok iki yüzlüydü.
Tom is being hypocritical.
- Tom iki yüzlü davranıyor.
I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.
I have attempted suicide two times.
- Ben iki kez intihar girişiminde bulundum.
Most people brush their teeth at least two times a day.
- Çoğu kişi dişlerini günde en az iki kez fırçalar.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
This program is broadcast biweekly.
- Bu program, iki haftada bir yayınlanır.
The employees are paid biweekly.
- İşçilere iki haftada bir ödeme yapılır.
Tom earns twice as much as Mary.
- Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
I wonder if Tom is really bipolar.
- Tom'un gerçekten iki kutuplu olup olmadığını merak ediyorum.
Selena Gomez's second album hit Billboard Magazine's top two hundred albums chart at number four.
- Selena Gomez'in ikinci albümü Billboard Magazine'in top iki yüz albüm tablosunda dört numaraya yerleşti.
No man can live to be two hundred years old.
- Hiç kimse iki yüz yaşına kadar yaşayamaz.