The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
- Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
I applied to be an attendant at the exposition.
- Fuarda görevli olmak için başvuruda bulundum.
It's your duty to finish the job.
- İşi bitirmek sizin göreviniz.
Tom assigned Mary to do the job.
- Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.
I must go through the task by tomorrow.
- Yarına kadar görevi gözden geçirmeliyim.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
Each person has a duty to do.
- Her insanın yapacak bir görevi vardır.
One must do one's duty.
- İnsan görevini yapmalı.
Can I give you the assignment?
- Sana görev verebilir miyim?
I have another assignment for you.
- Senin için başka bir görevim var.
She is at work right now.
- O, şu anda görevdedir.
Tom worked as a gas station attendant.
- Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
Tom was in favor of aborting the mission.
- Tom görevin durdurulmasından yanaydı.
He was given an important mission.
- Ona önemli bir görev verildi.
We can't function like this.
- Böyle görev yapamayız.
John Adams took office in 1797.
- John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
He resigned from his office.
- O görevinden istifa etti.
He is employed in a bank.
- O, bir bankada görevlidir.
Linda was employed as a flight attendant.
- Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
He resigned his post on account of illness.
- O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.
No one doubts her fitness for the post.
- Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
There was only one warden on duty when the riot started.
- İsyan başladığında sadece görevli tek müdür vardı.
Museum officials think that ETA will not harm the museum in the future.
- Müze görevlilerine göre ETA gelecekte müzeye zarar vermeyecek.
The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
Did you do your tasks?
- Sen görevlerini yaptın mı?
Tom has a great talent for the assignment of tasks.
- Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.
I plan on doing my part.
- Görevimi yapmayı planlıyorum.
Tom has already done his part.
- Tom zaten görevini yaptı.
Sami finished his two years of military service.
- Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
He has received a commission as a naval officer.
- O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
- Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
A big title does not necessarily mean a high position.
- Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
- Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
Tom is the chief compliance officer.
- Tom baş uyum görevlisi.
Tom is a security officer.
- Tom bir güvenlik görevlisidir.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Who put you in charge?
- Seni kim görevlendirdi?
The boss put me in charge.
- Patron beni görevlendirdi.
There's no lifeguard on duty.
- Görevli cankurtaran yok.
Mr. Joel is now on duty.
- Bay Joel şimdi görevlidir.