Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
Meri olağandışı bir kadın.
- Mary is an extraordinary woman.
Tom olağanüstü bir kişidir.
- Tom is an extraordinary person.
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
- The iPhone is an extraordinary cell phone.
Sıradışı ilişkileri vardı.
- They had an extraordinary relationship.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Senin ve Tom'un aynı fikirde olmaması çok olağan dışı.
- It's very unusual for you and Tom to disagree.
Bu olağan dışı bir hava.
- This is unusual weather.
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Onun gece geç saatlere kadar yatmamasının olağandışı olduğunu düşündüm.
- I thought it was unusual that he was up so late at night.
Tom'un geç kalması olağandışıdır.
- It's unusual for Tom to be late.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
... Massachusetts did something quite extraordinary, elected a Republican senator to stop "Obamacare," ...
... It's an extraordinary achievement. ...