Mary olağandışı notlar aldı.
- Mary got extraordinary grades.
Olağandışı bir şey görürsen polisi ara.
- Call the police if you see any extraordinary situation.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
iPhone olağanüstü bir cep telefonu.
- The iPhone is an extraordinary cell phone.
Mary sıradışı bir kadındı.
- Mary was an extraordinary woman.
Piyanistin sıradışı bir yeteneği var.
- The pianist is endowed with extraordinary talent.
Bir şey okumayan bir kişi görülmemiş bir kolaylıkla aldatılabilir.
- A person never reading anything may be fooled with an extraordinary easiness.
Olağan dışı bir şey hissediyor musun?
- Do you sense something unusual?
Sanırım o olağan dışı.
- I take it that's unusual.
Biz alışılmadık bir şey bulmadık.
- We didn't find anything unusual.
Tom bu gece alışılmadık biçimde geveze.
- Tom is unusually talkative tonight.
Sami kendini biraz garip hissediyordu.
- Sami was feeling a bit unusual.
Olağandışı düşük ısılar bu yıl düşük kaliteli pirinç hasatından sorumlu tutulmaktadır.
- Unusually low temperatures account for the poor rice crop this year.
Tom'un bazı çok olağandışı deneyimleri vardı.
- Tom had some very unusual experiences.
Konuşman için tuhaf bir konu ileri sürmek zorunda değilsin.
- You don't have to come up with an unusual topic for your speech.
Onun tuhaf davranışı şüphelenmemize neden oldu.
- Her unusual behavior caused our suspicions.
... OBAMA: Secretary Clinton has done an extraordinary job. But she works for me. I'm the president ...
... years. It's absolutely extraordinary. We've got 23 million people out of work or stop ...