O egzotik yerlere seyahat etme fikrine saplantılıydı.
- He was obsessed with the idea of travelling to exotic locations.
Mary egzotik bir orta doğu güzeliydi.
- Mary was an exotic Middleastern beauty.
Onun yurtdışı seyahat deneyimi var.
- He has experience of foreign travel.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Dışişleri Bakanı bir kuklaydı.
- The Foreign Minister was a puppet.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- Learning a foreign language is difficult.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
exotic appearance.
... is just a specialized computer as well, with a particularly exotic housing. ...