Mary smoothed her hair.
 - Mary saçını düzeltti.
If all goes smoothly, I can make two or three pieces a day.
 - Her şey düzgünce giderse günde iki ya da üç parça yapabilirim.
She wore a plain blue dress.
 - O, düz mavi bir elbise giydi.
I'm just a plain office worker.
 - Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
I want to go straight.
 - Ben düz gitmek istiyorum.
Also Felicja has blonde straight hair.
 - Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
She got a flat tire on her way home.
 - O eve giderken düz bir lastik aldı.
He gave me a flat answer.
 - O bana düz bir cevap verdi.
I corrected even the smallest details.
 - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.
Her birthday party will be held tomorrow evening.
 - Onun doğum günü partisi yarın akşam düzenlenilecek.
There is no regular boat service to the island.
 - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
 - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
You must put these mistakes right.
 - Bu hataları düzeltmelisin.
I can't think straight right now.
 - Şu anda düzgün düşünemiyorum.
Her acting is on the level of a professional.
 - Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
I'm going to raise my English level.
 - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
Go straight on, and you will find the store.
 - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
We were arguing on different planes to the last.
 - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
 - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The toilet doesn't flush properly.
 - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
 - Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
 - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
 - Plakalar nerede düzenlenmiş?