düzle

listen to the pronunciation of düzle
التركية - الإنجليزية
{f} levigate
{f} smoothing
{f} smooth
düz
smooth

Mary smoothed down her skirt. - Meryem eteğini düzeltti.

The opening statement went smoothly. - Açılış konuşması düzgünce gitti.

düzlemek
{f} plane
düzlemek
{f} smooth
düzlemek
smooth out
düz
plain

She wore a plain blue dress. - O, düz mavi bir elbise giydi.

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

düz
straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

I want to go straight. - Ben düz gitmek istiyorum.

düz
flat

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

The earth is round, not flat. - Dünya yuvarlaktır, düz değil.

düz
{s} even

Tom organized the event. - Tom etkinliği düzenledi.

I corrected even the smallest details. - Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.

düzlemek
{f} even
düz
erect
düz
in plane
düz
(Tıp) planum
düz
glacé
düz
offset
düz
(Dilbilim) unrounded
düz
nonstriated
düz
clear-cut
düz
marble
düz
upright
düz
(Bilgisayar) solid
düz
(Tekstil) glace
düz
limit
düz
(Bilgisayar) regular

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

düz
(Otomotiv) flat base
düzlemek
straighten
düzlemek
grade
düzlemek
level out
düz
flattened
düz
right

You must put these mistakes right. - Bu hataları düzeltmelisin.

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

düz
glabrous
düz
horizontal
düz
level

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

Have you checked the oil level recently? - Son zamanlarda yağ düzeyini kontrol ettin mi?

düz
direct
düzlemek
level
düzlemek
rub down
düz
levigate
düz
the plain
düz
straight through
düz
flat of
düz
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

düz
flatwise
düz
slick
düz
flatways
düz
a grape raki
düz
unflavoured Turkish rakı duziko
düz
plane

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees. - Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.

düz
flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

düz
platy
düz
form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

düz
rectus
düz
lank
düz
plat

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

düz
forehand
düz
running
düzlemek
smooth over
düzlemek
flush
düzlemek
flatten
düzlemek
point up
düzlemek
to smooth, flatten, level
düzlemek
slick
düzlemek
(tahta vb.) try out
düzlemek
to mill, machine
düzlemek
to grade (land, road)
düzlemek
sleek
düzlemek
plaster
düzlemek
to smooth, to level, to flatten
düzlemek
shallow
düzle
المفضلات