carried, brought, supported, paid

listen to the pronunciation of carried, brought, supported, paid
English - Turkish

Definition of carried, brought, supported, paid in English Turkish dictionary

born
doğmak

Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu. - The man was ashamed of being born poor.

Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir. - Be born, get married, and die; always bring money.

born
{s} doğum

Onlar Tayland doğumlular. - They were born in Thailand.

Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar. - People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.

born
{s} doğuştan: a born preacher doğuştan vaiz
born
doğma

Biz mutlu bir birlikteliği yürütme kapasitesi ile doğmadık. - We aren't born with the capacity to carry out a happy coexistence.

Ebeveynlerim ben doğmadan önce evlendiler. - My parents have been married since before I was born.

born
gözlerini açmak
born
kökenden
born
doğmuş

O bir Amerikalı, ama o Japonya'da doğmuş ve büyümüş olduğu için, oldukça akıcı bir şekilde Japonca konuşabiliyor. - He is an American, but as he was born and brought up in Japan, he can speak Japanese quite fluently.

Savaşın bittiği yıl doğmuşum. - The year the war ended, I was born.

born
dünyaya gelmek
born
doğuştan

Kojin Kudo bir doğuştan şairdir. - Kojin Kudo is a born poet.

Tom doğuştan kör değildi. - Tom was not born blind.

English - English
{a} born
carried, brought, supported, paid
Favorites