Mary göbek deliğini deldirmek istiyor.
- Mary wants to get her belly button pierced.
O bir göbek dansçısı.
- She's a belly dancer.
Gözlerin midenden daha büyük olmamalı.
- You shouldn't have your eyes bigger than your belly.
Midesi dolu olan bir insan kimsenin aç olduğunu düşünmez.
- A man with a full belly thinks no one is hungry.
Adama karnından vurdum.
- I hit the man on the belly.
Tom gömleğini yukarı kaldırdı ve karnını açtı.
- Tom lifted up his shirt and exposed his belly.
It is not evident whether the police followed the usual search procedures.
- Polisin olağan arama prosedürlerini izleyip izlemediği belli değil.
It's evident that you told a lie.
- Yalan söylediğin belli.
It's apparent that you don't want to help me anymore.
- Artık bana yardım etmek istemediğin belli.
Was that immediately apparent?
- O hemen belli oldu mu?
After a certain point, everything became a little more difficult.
- Belli bir noktadan sonra her şey biraz daha zor oldu.
He was taken care of by a certain young doctor.
- Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
If you are a parent, don't allow yourself to set your heart on any particular line of work for your children.
- Eğer bir ebeveyn iseniz, çocuklarınız için belli bir iş dalını çok istemenize izin vermeyin.
Clearly you are mistaken.
- Belli ki yanılıyorsun.
Whether she will agree or not is not clear.
- Katılıp katılmayacağı belli değil.
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
Everything will be decided on Monday.
- Her şey pazartesi günü belli olacak.
It is plain that you are to blame.
- Senin suçlanacağın belli.
Tom was obviously in pain.
- Tom'un acı içinde olduğu belliydi.
Tom was obviously a rich man.
- Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.