Isıtmak için ellerime üfledim.
- I blew on my hands to warm them.
Kendimi ısıtmak istiyorum.
- I want to warm myself.
Penguenler ısınmak için bir araya toplanırlar.
- Penguins often huddle together to keep warm.
Isınmak için bir banyo yapsan iyi olur.
- You had better take a bath to get warm.
Bu ılık hava şubat için anormaldir.
- This warm weather is abnormal for February.
Ada yıl boyunca ılıktır.
- The island is warm all year.
Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- These flowers grow in warm countries.
Bugün hava çok sıcak.
- It's very warm today.
Gerçekten Tom'un yeterince samimi olduğunu düşünüyor musun?
- Do you really think Tom is warm enough?
Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı.
- The new president was a warm and friendly man.
Tom bazı sıcak tutan çoraplar giydi.
- Tom put on some warm socks.
Sıcak tutan bir çift çorap giymelisin.
- You should put on a warm pair of socks.
Bugün güzel ve sıcak.
- It's nice and warm today.
Bugün hava güzel ve sıcak.
- It is nice and warm today.
Tom sıcakkanlı ve cömerttir.
- Tom is warm and generous.
Tom oldukça cana yakın.
- Tom is quite warmhearted.
Tom cana yakın bir adam.
- Tom is a warm-hearted man.
O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.
- He warmed himself with a pocket heater.
Kendisini ateşle ısıttı.
- She warmed herself by the fire.
Sanırım film içten bir filmdi.
- I think the movie is a very heart warming one.
Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı.
- This family gave me a warm welcome.
1920'li yıllarda Almanya'da enflasyon o kadar yüksekti ki, ısınmak için para yakmak sıradan bir durumdu.
- In 1920s inflation was so high in Germany, it was an ordinary case to burn money to keep warm.
Küresel ısınma hakkında söylediklerini etkileyici buldum.
- I found it fascinating what you were saying about global warming.
The tea is still warm.
It seemed I was too excited for sleep, too warm, too young.
Her classmates are gradually warming to her.
This is a very warm room.
... YOU SAID THIS WAS A WARM, SAFE ENVIRONMENT ...
... then it's warm ...