aslında o-

listen to the pronunciation of aslında o-
Turkish - English

Definition of aslında o- in Turkish English dictionary

<span class="word-self">aslındaspan>
actually

Believe it or not, I can actually draw. - İster inanın ister inanmayın, ben aslında resim çizebilirim.

She looks young, but she's actually older than you are. - O genç görünüyor, ama o aslında senden daha yaşlıdır.

<span class="word-self">aslındaspan>
essentially

It is essentially a question of time. - Aslında bir zaman sorunu.

We often hear it said that ours is essentially a tragic age. - Biz genellikle, bizimkinin aslında trajik bir çağ olduğunun söylenildiğini duyuyoruz.

<span class="word-self">aslındaspan>
as such

We do not become good drivers by concentrating on driving as such. - Aslında sürmeye yoğunlaşarak iyi sürücüler olmayız.

Money, as such, has no meaning. - Paranın, aslında, hiçbir anlamı yok.

<span class="word-self">aslındaspan>
in fact

I don't like him much, in fact I hate him. - Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum,

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

<span class="word-self">aslındaspan>
indeed

Esperanto indeed is not difficult. - Esperanto aslında zor değil.

Indeed, that place does appear to be far from here. - Aslında o yer buradan uzakta gibi görünüyor.

<span class="word-self">aslındaspan>
originally

Halloween was originally a Celtic festival. - Cadılar Bayramı aslında bir Kelt festivaliydi.

Football originally meant a game played with a ball on foot - unlike a game played on horseback, such as polo. - Polo gibi at sırtında oynanılan bir oyunun aksine futbol aslında ayakla oynanılan bir top oyunu demekti.

<span class="word-self">aslındaspan>
virtually

Virtually the entire population is infected with one of eight herpes viruses. - Aslında tüm nüfusun sekizde birine herpes virüsleri bulaşmıştır.

<span class="word-self">aslındaspan>
actually, as a matter of fact, essentially, in reality, in actual fact
<span class="word-self">aslındaspan>
(Hukuk) substantially
<span class="word-self">aslındaspan>
natively
<span class="word-self">aslındaspan>
truly

A healthy curiosity is truly a fine thing. - Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.

<span class="word-self">aslındaspan>
strictly speaking
<span class="word-self">aslındaspan>
in point of fact
<span class="word-self">aslındaspan>
clannishness
<span class="word-self">aslındaspan>
(Konuşma Dili) inside
<span class="word-self">aslındaspan>
to tell the truth
<span class="word-self">aslındaspan>
under the skin
<span class="word-self">aslındaspan>
automatically
<span class="word-self">aslındaspan>
(Konuşma Dili) in spite of appearance
<span class="word-self">aslındaspan>
iwis
<span class="word-self">aslındaspan>
principally
<span class="word-self">aslındaspan>
by rights
<span class="word-self">aslındaspan>
per se
<span class="word-self">aslındaspan>
(Konuşma Dili) deep down
<span class="word-self">aslındaspan>
intrinsically
<span class="word-self">aslındaspan>
all intents and purposes
<span class="word-self">aslındaspan>
as far as it goes
<span class="word-self">aslındaspan>
honestly

I think the world is much older than the Bible tells us, but honestly, when I look around — it looks much younger! - Dünyanın İncilin söylediğinden çok daha yaşlı olduğunu düşünüyorum fakat aslında etrafa baktığımda o çok daha genç görünüyor!

Honestly, this is not a really well-paying job. - Dürüst olmak gerekirse bu aslında iyi ücretli bir iş değil.

<span class="word-self">aslındaspan>
in effect

In effect, flowers are the creators of honey. - Aslında, balın yaratıcıları çiçeklerdir.

<span class="word-self">aslındaspan>
for all intents and purposes
<span class="word-self">aslındaspan>
really

That was actually really fun. - O aslında gerçekten eğlenceliydi.

He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia. - O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.

esas olarak, gerçekte, <span class="word-self">aslındaspan>
mainly, in fact, actually
<span class="word-self">aslındaspan>
at heart

They are all good men at heart. - Aslında onların hepsi iyi insanlar.

He is a kind man at heart. - O, aslında nazik bir insandır.

<span class="word-self">aslındaspan>
basically

He basically supported the free market system. - O aslında serbest piyasa sistemini destekledi.

Tom does basically the same thing as Mary does. - Tom aslında Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapar.

<span class="word-self">aslındaspan>
in itself

Competitiveness is neither good nor bad in itself. - Rekabet aslında ne iyi ne de kötü.

Competition is neither good nor evil in itself. - Yarışma aslında ne iyi ne de kötü.

<span class="word-self">aslındaspan>
in very deed
<span class="word-self">aslındaspan>
verily
<span class="word-self">aslındaspan>
in reality

In reality, all they are interested in is power. - Aslında, onların bütün ilgilendiği güçtür.

I remember it as if it were yesterday, but in reality it was fifteen years ago. - Ben onu sanki dünmüş gibi hatırlıyorum ama aslında on beş yıl önceydi.

<span class="word-self">aslındaspan>
au fond
<span class="word-self">aslındaspan>
at bottom
<span class="word-self">aslındaspan>
in first place
<span class="word-self">aslındaspan>
primarily
<span class="word-self">aslındaspan>
in sober fact
<span class="word-self">aslındaspan> bulunan kusur
(Ticaret) inherent defect
<span class="word-self">aslındaspan> değil
not really
aslında o-
Favorites