Mümkün olduğu kadar tünellerden kaçınmaya çalışacağım.
- I will try to avoid tunnels as much as possible.
Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
- We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
- My brother eats twice as much as I do.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
- He earns three times as much as I do.
O biraz ele avuca sığmaz biri.
- She's a bit of a handful.
Tom eğildi ve bir avuç dolusu kum aldı.
- Tom bent down and picked up a handful of sand.
Tom bir avuç dolusu kuru üzüm yedi.
- Tom ate a handful of raisins.
Onun Tom'a güvendiği kadar çok Tom Mary'ye güvenmiyor.
- Tom didn't trust Mary as much as she trusted him.
Mary'nin onu sevdiği kadar çok Tom Mary'yi sevmiyordu.
- Tom didn't love Mary as much as she loved him.
Tom kaseden bir avuç patlamış mısır aldı.
- Tom took a handful of popcorn from the bowl.
Tom bir avuç dolusu kuru üzüm yedi.
- Tom ate a handful of raisins.
Sadece bir avuç dolusu insan gerçeği biliyor.
- Only a handful of people know the fact.
Tom eğildi ve bir avuç dolusu kum aldı.
- Tom bent down and picked up a handful of sand.