Onları ziyaret etmeden önce, kültürleri hakkında mümkün olduğu kadar çok bilgi sahibi olduk.
 - We learned as much as possible about their culture before visiting them.
Bir yabancı dili öğrenmek istiyorsan mümkün olduğu kadar çok çalışmalısın.
 - If you want to master a foreign language, you must study as much as possible.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
 - He earns three times as much as I do.
Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
 - The news surprised him as much as it did me.
Polis kulübesinin etrafında çok sayıda insan gördüm.
 - I saw a number of people around the police box.
En yakın telefon kulübesi nerede?
 - Where is the nearest telephone box?
Tom beni otuz dolara istediğin kadar çok yiyebileceğin bir restorana götürdü.
 - Tom took me to a restaurant where you can eat as much as you want for thirty dollars.
O, benim kazandığımın üç katı kadar çok kazanıyor.
 - He earns three times as much as I do.
Televizyonda boks maçı gördüm.
 - I saw the boxing match on television.
Bütün gününü televizyonun önünde geçirmemelisin.
 - You shouldn't spend the whole day in front of the box!
Benim için büyük zevk, Mary bana Boston'dan bir hediye olarak bir müzik kutusu getirdi.
 - Much to my delight, Mary brought me a music box from Boston as a gift.
Kutular hediyedir. Onların içinde ne var?
 - The boxes are gifts. What do they contain?