Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
She's vital to the mission.
- O görev için çok önemlidir.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
I thought it might be significant.
- Onun önemli olabileceğini düşündüm.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
Tobacco was one of their major crops.
- Tütün önemli ürünlerden biridir.
Smoking is the major cause of lung cancer.
- Sigara içmek akciğer kanserinin en önemli nedenidir.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
When you send a telegram, brevity is essential because you will be charged for every word.
- Bir telgraf gönderdiğinde, kısalığı önemli çünkü her kelime için ücretlendirileceksin.
Memory is an essential function of our brain.
- Bellek beynimizin önemli bir işlevidir.
It doesn't matter when you come.
- Ne zaman geldiğin önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
That men do not learn very much from the lessons of history is the most important of all the lessons that history has to teach.
- İnsanoğlunun tarih derslerinden çok şey öğrenmemesi tarihin öğretmek zorunda olduğu tüm derslerin en önemlisidir.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Statues of Buddha are notable works of Japanese art.
- Buda heykelleri Japon sanatının önemli eserleridirler.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
Coal is especially important.
- Kömür özellikle önemlidir.
Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
That's the only thing that's important.
- Önemli olan tek şey odur.
I think that's important.
- Onun önemli olduğunu düşünüyorum.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Many parents think it's important for their children to learn how to speak French.
- Birçok ebeveynler çocuklarının Fransızca konuşmayı öğrenmelerinin önemli olduğunu düşünüyorlar.
I have to speak to you about something important.
- Seninle önemli bir şey hakkında konuşmak zorundayım.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Tom's French has improved significantly.
- Tom'un Fransızcası önemli oranda gelişti.
That's not important now.
- O şimdi önemli değil.
That's not important right now.
- O, hemen şimdi önemli değil.
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter whether you come or not.
- Gelip gelmemen önemli değil.
I want to tell you something important.
- Sana önemli bir şey söylemek istiyorum.
She seems to know something important.
- Önemli bir şey biliyor gibi görünüyor.
It does not matter to me whether you come or not.
- Gelip gelmemen benim için önemli değil.
It does not matter that he did not know about it.
- Onu bilmediği önemli değil
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
- Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
I have grave concerns.
- Önemli endişelerim var.
The international situation is becoming grave.
- Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
- İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
High fever is a prominent symptom of this disease.
- Yüksek ateş, bu hastalığın önemli bir belirtisidir.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanyanın başkenti ve onun en önemli şehri.
He is a man of great importance.
- O çok önemli bir adam.
The tax increases affected our lives greatly.
- Vergi artışları hayatlarımızı önemli ölçüde etkiledi.
Today's paper contains nothing of importance.
- Bugünkü gazete önemli bir şey içermiyor.
He is a person of importance.
- O önemli bir kişidir.
If you want to go, then go. If you don't want to, then it's no big deal.
- Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.
Fuel economy is a big advantage of this car.
- Yakıt tasarrufu bu arabanın önemli bir avantajıdır.
You seem to have made considerable progress since I saw you last.
- Seni son gördüğümden beri önemli ilerleme yapmış görünüyorsun.
The demand for rice in Japan is considerable.
- Japonya'da pirinç için talep önemli.
Why is it important to eat healthy food?
- Neden sağlıklı yiyecek yemek önemlidir?
The main thing is that we're healthy.
- Önemli olan sağlıklı olmamız.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.