If it hadn't been for Lindbergh's luck and his knowledge of flying, he could never have succeeded in crossing the Atlantic.
- Lindbergh'in şansı ve uçuş bilgisi olmasaydı, Atlantiği geçmeyi asla başaramazdı.
I know what a lucky boy I am.
- Ben ne şanslı bir çocuk olduğumu biliyorum.
He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
- Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
He had the good fortune to find a good wife.
- Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
Please give me one more shot.
- Lütfen bana bir şans daha verin.
This could be my big break.
- Bu benim büyük şansım olabilir.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
I happened along when the car hit the boy.
- Araba çocuğa çarptığında şans eseri karşılaştım.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
I thank my lucky stars that I'm still alive.
- Hala hayatta olduğum için şansıma şükrediyorum.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
Sami went to Canada, looking for opportunity.
- Sami şans aramak için Kanada'ya gitti.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
Goodbye and good luck.
- Güle güle ve iyi şanslar.